22 Eylül 2016 Perşembe

Felsefenin Kısa Tarihi






Hayatımız boyunca bir an sizinde derin düşüncelere daldığınız zamanlar olmuştur. Ne için hayattayız, bir yaratıcı var mı, bilgi nereden geliyor gibi konular belli zamanlarda aklımıza takılmıştır. Belki üzerine uzun uzun düşünüp araştırma yapmışızdır. Benimde aklıma her okuyan, merak eden, düşünen zihin gibi çeşitli konular takılıyor. Hayatımızın amacı ne bunlardan en fazla aklımı kurcalayan şeylerden bir tanesi. Yaratıcının neden insanları yarattığını, evrende bizden başka canlılar var mı gibi çeşitli konularda beni düşüncelere dalıyorum. Bunları düşünürken aslında bilmeyerek de olsa tarihte bir çok kişi ile aynı şeyleri düşünmek, aynı yollardan gitmek, belki aynı sonuçlara varmak çok ilginç. 

Felsefe ülkemizde ne yazık ki pek dikkate alınmayan bir alan. Aslında tüm bilimin başlangıcının, insanın düşünmeye başlaması ve yeni şeyler ortaya koymasındaki temel Felsefeye dayanır. İnsan ilk önce düşünür, üzerine fikirler ortaya atar bunlardan sonrada ortaya yeni teoriler ve icatlar çıkar. Bilim felsefesi ve bununla birlikte bilim tarihi batıda çok iyi bilinse de bizim eğitimimiz de ne yazık ki hiç öğretilmiyor. Zaten düşünmeye ve araştırmaya dayanmayan bir eğitim sisteminden geçtiğimiz için bunlarında yer almaması hiç şaşırtıcı değil. Ama aslında ikisi de önemli.

Bu kitabı alma sebebim birkaç nedene dayanıyor aslında. Bundan önce okuduğum Logicomix adlı bir çizgi-roman okudum. Bu çizgi-romanda Bertrand Russell'in hayatı ve onun üzerinde çalıştığı Mantık üzerine çok güzel bir eser. (Bu çizgi-romanı da tavsiye ederim.) Bu kitaptaki Mantık konusu ve Bertrand Russell merakımı uyandırdı. Hatta bu sene bir kitabını okumayı planlıyorum. Kitabı D&R indiriminde görünce aldım. Hem genel Felsefe bilgimi artırmak hemde Bertrand Russell hakkında daha fazla şey öğrenmek istiyordum. Kitap genel felsefe tarihi ve konuları bakımından eğlenceli şekilde işleyen güzel bir eser olmuş. Sokratesten başlayıp günümüze doğru gelerek felsefecileri ve onların savundukları düşünceleri, ortaya attıkları fikirleri size sıkmadan anlatıyor. Bu düşünürlerin en sonunda savundukları fikirlere nerelerden geldiklerini de size olay akışı içinde sunuyor. Örneklendirmeleri sıkmadan ve genel okuyucunun anlayacağı şekilde anlatmış. Zaten kitap çok derinlemesine bir felsefe tarihi anlatmıyor. Bunlar hakkında eğlenceli bir şekilde size bilgiler sunuyor. Felsefe ve fikirler konusunda genel bir fikir edinmek isteyenlere bu bakımdan güzel bir eser. Bunun yanında aklınıza takıldığında kim ne fikir ortaya atmış diye bakılabilecek bir eser diye düşünüyorum kendim adıma. Merak edenlere  tavsiye ederim.

15 Eylül 2016 Perşembe

Türk Düşüncesinde Kozmogoni-Kozmoloji



Kitabı daha önce Emel Esin'in okuduğum Kozmoloji kitabındaki konuları tamamlaması düşüncesi ile almıştım. Hemde bu konuda fazla bir kaynak olmaması, mitoloji konularının için dağınık olaması nedeniyle iyi olacağını düşündüm. Kitap yazarın doktora tezi sonucunda ortaya çıkan araştırmalarının bir ürünü. İslam öncesi Türk devletlerindeki düşünce yapısı üzerine incelemelerde bulunmuş. Genel olarak Kozmoloji-Kozmogoni anlayışı çerçevesinde dönemleri incelesede, Mitolojiye de sık sık girmiş. Zaten bu konularda ikisinin o devirler için ayrı olmayacağını daha öncede belirtmiştim.

Türklerin yazılı kaynak arkalarında fazla bırakmadıklarından dolayı kaynaklar genellikle komşu devletlerin onlar hakkında tuttuğu yazılardan gelmekte. Özellikle Hun dönemi ile ilgili sadece çin kaynakları bulunmakta. Bu konuya bu sene daha ayrıntılı bir bakacağım. Yazar kitabın başında Hunları bir Türk devleti saymamakta. Bunun sebebini ise kendi hakimiyet alanları içinde bir çok kavmin bulunmasını gösteriyor. Ama yönetici kademesinde bulunan kavmin Türk olduğunu atlamış. Daha sonra kitabın ilerleyen kısımların Türk diye nitelendirmiş. Sakalardan ise pek bahsedilmiyor.

Emel Esin'in kitabında da bahsettiğimiz ilk kozmolojik fikir anlayışı Çular ile birlikte Çin topraklarına gelmiş. Yazar burada bu kavmin Orta Asyadan geldiğini kabul edip, Türk olduklarına kuşku ile bakmakta. Çuların getirdiği düşünce anlayışı Hunlar, Göktürkler, Uygurlar da bir süreklilik halinde devam etmiş. Türkler Gök Tanrıya, Yer-sulara ve çeşitli kültlere yılın belli zamanlarında ayinler yapmakta ve kurbanlar vermektedirler. Burada tespit edilen yer-su, erlik, ülgen gibi kültler ile Gök Tanrının kelime olarak daha fazla söz edildiği anlaşılmış. Mesela yer-sulara bir kere dua ediliyorsa Gök Tanrı için 8 kere dua edildiği tespit edilmiş. Konuyu yazar derinlemesine incelemiş bu bakımdan güzel. Çuların getirdiği bu inanç sistemi Çinlileri de etkilemiştir. Çinlilerde kutsal gök, dört yön, kutsal dağ gibi inançlar Çulardan aldıkları inançlardır.

Kitapta destanlardaki kozmolojik-kozmogoniler incelenmiş.Gök Tanrı, Kurt-kutsal ışık, Mağara, Dağ, Umay, Ülgen, Yer-sular da konu başlıkları olarak hem inanç hemde kökenleri bakımından inceleniyor. Yazar burada Türklerde ki ateş kültünün İranlılardan geçtiğini söylüyor bazı yerlerde. Fakat daha önceki kitaplarda ateş kültünün İranlılardan geçmediğini öğrenmiştik. Daha sonraki sayfalarda ise Türklerde ki ikili evren anlayışı ile İran kültüründeki ikili evren anlayışının aynı olmadığını aralarında belirgin bir fark olduğunu belirtiyor. Çuların getirdiği evrenselik anlayışı için Gök ve yer birbirini tamamlayan, iki kutsal olarak geçer. İran kültüründe ise gök kutsal olan yer zıttı olan bir şekilde olup bunlar sürekli bir biri ile savaş içindedirler.

Türk inançları içinde Budizm, kofuçizm, manizm gibi komşu kavimlerin inançlarının etkilerini de irdelemiş. Bu konuda bir çok konu üzerinde geniş açıklamalarda bulunuyor. Kitap bir doktora tezi olduğu için yeni yaklaşımlar sunuyor. Fakat bahsettiğim yerlerde bazı ters gelen noktalar mevcut. Okurken sorgulayarak okunursa bir terslik ile karşılaşılacağını düşünmüyorum. Kozmoloji ve Kozmogoni konularına etraflı şekilde bakması bu konu üzerinde az olan kitaplar açısından önemli. Bu konuları merak edenlere okumalarını tavsiye ederim.

13 Eylül 2016 Salı

Zamanın Kısa Tarihi



Stephen Hawking orta okuldan beri bildiğim evren hakkında anlattıklarını takip ettiğim bir bilim insanıydı. Orta okulda bir kitabını okuma denemem ne yazık ki kitabın pahalı olması üzerin engellenmişti. O zamandan bu zamana Stephen Hawking'in bir kitabını okumak için  pek niyetlenmedim. Blog açtığımdan bu yana bilim kitapları okuma yüzden artmaya başladı. Yine de Stephen Howking kitaplarını okumayı pek istemiyordum. Çünkü çok uzun süre önce yazılmışlardı ve bilim insanı bu kitaplardaki bazı fikirlerinden vazgeçtiğini çeşitli kanallardan öğrenmiştim. Bundan dolayı düzenli bir okuma ile öğrenilebilecek bilgileri tek tek okuma ile öğrenemeyeceğim için okumayı düşünmedim. Kitabın daha sonra yeniden gözden geçirilmiş baskısını görünce ve DR kampanyasında rast gelince aldım. Tabi üzerinde kırmızı etken olmayanlarından bulup aldım yoksa almazdım :)

Kitap insanoğlunun bilinçli şekilde dünyamızın uzay içindeki yerine, güneş sistemini tanıma üzerine başlıyor. Tabi bu arayışı her batılı olduğu gibi Stephen Hawking'de Yunanlılara bağlamakla başlıyor. Yunan düşünürlerin güneş sistemi görüşünden Galilenin dünya görüşüne ve modern bilime doğru bir yol çizerek bize anlatmakta bilim tarihi içinde insanoğlunun kozmolojiyi anlama çabasını. Kitap yeniden gözden geçirme olduğu için en hoşuma giden şeylerden biri de yazarın kendi yaptığı hatalara değinmesi. Kendinin herkesi ikna etmek için çabaladığı bir görüşe daha sonra kendisinin fikir değiştirmesini açık yüreklilikle ifade ediyor. Zaten bilimde böyle bir şey deneyler, gözlemler ve kanıtlar ne gösteriyorsa ona inanacaksınız.

Güneş sistemimizi keşfettikten sonra geliyor daha küçük cisimlerin gösterdikleri davranışlara. Bilim insanları Newton'un bulduğu çekim yasası ile 19.yy sonu kadar geldiler. Fakat bir kişi işin farklı olduğunu bize gösterdi. Bu farklılık Newton mekaniği ile bazı cisimlerin davranışlarının ölçülememesi üzerine ortaya çıktı. Işık üzerine yapılan tartışmalar bize fizik alanında en önemli devrimlerden bir tanesi olan Kuantum mekaniğinin keşfine getirdi. Kuantum mekaniği keşfedildikçe çok küçük boyutlardaki cisimlerin çok farklı şekilde hareket ettikleri keşfedildi. Bu gezegen boyutunda ki büyük kütleli cisimlerde belli olmada atom ve atom altı parçacıklara inildikçe farklı davranışlar gözlemlendi. Buda fizik konusunda bir devrim oldu. Enstain'ın genel görerilik üzerine yaptığı çalışmalar. Artık farklı bir çağa adım attırdı. 

Bu kitapta da belirttiğim gibi aslında bizim galaksimizi keşfetmemiz, hatta galaksileri keşfetmemiz çok yeni bir bilgi. Gökbilimine olan ilgi artıkça, bunun kuantum fiziği ile desteklenmesi ile önümüzde bir çok bilinmezlik ortaya çıkmış ve aşılmış. Kitapta bunlar çok güzel şekilde bilim tarihi niteliğinde anlatılmakta. Yazar evreni, galaksileri, güneşleri anlatırken kuantum mekaniğini de anlatmaktan vazgeçmiyor. Her anlatacağı konu içinde daha önce açıklamadığı bir şey var muhakkak açıklıyor ve örneklendiriyor. Bu bakımdan çok hoş. Bazı yerlerde beni zorladı ama nedenini anlamak derin bilgi gerektirebilirken, bilgiyi bilmek daha önemli. Mesela kara deliklerin ışıma yaptığı üzerine çalışması baya bir karmaşık. Yazar nedenlerini detaylı şekilde anlatmış. Ama bizim burada kara deliklerin ışıma yaptığını bilmemiz yeterli geldi bana. Kitap bilimsel olarak bazı yerlerde derin bilgiye girse de çok hoş yazılmış. Zevk ile okudum merak edenlere de tavsiye ederim.


1 Eylül 2016 Perşembe

Eski Türk Dini Tarihi



Kitap Abdülkadir İnan'ın bir kaç makalesinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş. Eski Türk Dini Tarihi, Türk Şamanizm ve Hurafeler ve Menşeleri yazılarından oluşuyor. Abdülkadir İnan'ın Türkler hakkında bir çok araştırması bulunmakta. Bu genel olarak etnografya, tarih ve kültürleri ile ilgili konuları kapsamakta. Kitapları ne yazık ki günümüzde baskısı bulunmuyor. Bu sene içinde Şamanizm ile ilgili kitabı TTK tarafından yeniden basıldı sadece.

Dini araştırmaya yaparken bir grubun mu yada genel topluluğun inanış şeklimi bunu iyi araştırmak gerekiyor. Bazı araştırmalar bazı bölgelerde yaşayan Türk gruplarının inançlarını, dünya görüşlerini ve mitolojilerini araştırarak bunları genele örnek olarak sunuyorlar. Avcılık ve basit olarak ziraat ile geçinen, dar bir sahada yaşayan küçük grupların dünya görüşleri ve dini anlayışları ile büyük göçebe hakanlıklar kuran ve dünyanın bir ucundan diğer ucuna hakimiyet sağlayan Türklerin dünya görüşü ve dini anlayışı aynı seviyede olması mümkün değildir.

Yazarın Eski Türk Dinine bakış açısına göre Gök Tanrı, Yer-Su, Güneş-Ay, Ateş kültü esas olarak Şamanizm'i oluşturduğu. Kitap bunun üzerinden şamanizm anlatılmakta. Çünkü daha öncede Türk Mitolojisinde değindiğim, şamanların da kendilerinin oluşturduğu bir mitoloji ve tanrılar sistemi var. Türklerin şamana Kam dediklerini diğer kitaplarda da belirtmiştim. Burada yazarın çok iyi tespitleri ve kaynakları var. Kamlar Türk toplumu içinde din adamı rolünden başka aynı zamanda hekim ve üfürükçü olarak da vazifeleri bulunuyor. Bizim bugünkü kocakarı ve çıkıkçıların temelleri buralara dayanıyor. Şamanların inancına göre bir kişinin bu görevi alması tanrının kudreti ile gerçekleşebiliyor. Yada ailesinden biri var ise bu şekilde devam ediyor. Kimse istediği üzere bu göreve gelmiyor.

Bazı şeyleri aynı konu işlendiği için belki tekrar ediyor olabilirim. Daha önce de Türk Mitolojik Sistemi 1 kitabında da belirtmiştim. Türkler puta tapmıyorlar. Ama puta benzer şeyler yapıyorlar. Ölen aile üyelerinin küçük ağaçtan heykelleri, astıkları tuğlar, ongular, öldürdükleri kişilerin heykelleri balballar gibi bir çok örnekleri mevcut. Aile bireyleri için yaptıkları ve evlere konulan heykeller o kişinin hatırası için yapılıyor. Tuğlar zaten kutsal sayılan yak daha sonra at kuyruğundan ve diğer materyallerden yapılıyor. Ongular çok eski bir devirden gelen, her boyun kendine seçtiği, kutsal saydığı, yemesinin yasak olduğu yırtıcı kuşlar. Ongular konusunda belki çok eski devirlerden bir totem anlayışının olabileceği ama artık sadece onun hatırasının mevcut olduğunu belirtiyorlar.

Bilindiği üzere Türkler silah üzerine yemin ederler. Silahlara mana verirler ve onları savaş dışında da belirli anlamlar için kullanırlar. Bunun ne kadar önemli olduğu Oğuz Kağan Destanında da görülüyor. Orada boyların oluşumu ve bölüştürme, kimin üstün olacağı gibi kavramlar ok ve yay üzerinden anlatılmakta. Ok ve yay dışında kılıçları üzerine yemin etmeleri onu da kutsal saymalarından geliyor. Buda Türklerde demirciliğin kutsal olmasına dayanıyor. Halende silaha gösterilen önem ve silah üzerine yemin devam eder.

Kitap Türk kültürü ve Eski Türk Dini hakkında önemli ve çeşitli bilgiler veriyor. Sadece yazarın baktığı bakış açısından bakmamak gerek. Yazar hepsine şamanizm demesi doğru bir şey değil. Kitabın baskısı bulunmuyor. Fakat sahaflarda ucuza bulabilirsiniz. Bu konuda özellikle ilk makaleyi okumanızı tavsiye ederim.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...