19 Mart 2016 Cumartesi

Kitap Çekilişi Sümer'e Yolculuk



Uzun süredir aklımda olan bir konu kitap çekilişi yapmak. Blog'un birinci yılında bunu yapmak istiyordum ama çeşitli sorunlar ortaya çıkınca her şey aksadı. Birde benim bazı şeyleri tamamlayıp öyle bu işi yapmak istiyordum ama bir türlü karar verememem ve yapmak istediklerimi yapamamam bu olayında ertelenmesine neden oldu. Neyse geç olsun güç olmasın. Kitabı belirtirken insanlara bir kapı açmasını düşündüğüm için Sümerliler üzerine bir kitabın hediyesini uygun gördüm.

Sümerliler MÖ 4000-2000 arasında Mezopotamya da yaşamış ilk yazıyı keşfeden ve büyük bir medeniyet kuran bir millet. Kendilerinin kurdukları yazı sistemi daha sonra etrafa yayılarak diğer kavimlerinde yazıyı kullanmalarını sağlamışlar. Bunun yanında her şeyi yazarak bize bir kavmin günlük hayatını, inanışını, yemek tariflerini, dini törenleri, devlet sistemlerini ve ekonomileri hakkında bilgiler bırakmışlar. Oluşturmuş oldukları mitoloji bir çok kavmi etkilemiş ve etkisi günümüzde bile devam etmektedir. Bir çok mitolojik inancın temeli Mezopotamya, Anadolu, Asya, Yunan karası, Arabistan gibi büyük bir alanı etkilemiştir. Bizi ilgilendirmesinin sebebi birincisi uygarlık tarihinin temelini atan bir kavimdir. İkinci ise Türkler ile aralarında bir bağlantı vardır. Bu bağlantı günümüzde tam çözülemese de bir yakınlığın, etkileşimin olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bundan dolayı öğrenmemiz mühimdir. Bunları göz önüne alarak son Sümer Kraliçesi Muazzez İlmiye Çığ'ın bu kitabını seçtim.

Çekiliş şartlarına gelirsek; Birincil şart olarak blogu takibe almak. Diğer iki şık ise isteğe bağlı olarak sosyal medya üzerinden gerçekleştirilecek. İlk düşündüğümde blog takip etmeyi zorunlu şart olarak koymayı düşünmüştüm. Fakat herkesin blog hesabı olamadığı için bu zorunlu şartı yerine getiremeyecekleri aklıma geldi. Bundan dolayı blog takibi iki diğerleri bir çekiliş hakkın verecek size. İlk çekilişim olduğu için bazı hatalar, eksikler olabilir. Kargo ücreti kazanlara aitti, ptt kargo ile göndereceğim. Katılan herkese iyi şanslar.

Yardımlarından dolayı @Minlili'ye teşekkür ederim.



a Rafflecopter giveaway


Çekiliş sonuçlandı, kazanan arkadaşlar bana iletişim bilgilerini yollarlarsa kitaplarını en kısa zamanda göndereceğim. 


14 Mart 2016 Pazartesi

Tercüman - İsmail Gaspıralı 2




Kitabın birinci cildinde İsmail Gaspıralının hayatına değinmiş ve neler yapmak istediğini belirtmiştim. Burada da Tercüman gazetesine ve kitap hakkında değineceğim. Tercüman gazetesi Türk yayın hayatı içinde büyük önemi var. Çıktığı dönemler boyunca Fransadan, Azerbaycana, Osmanlıdan, Mısıra ve Rus topraklarında ki diğer Türk bölgelerine kadar ulaşabiliyordu. Okuyucu kitlesi giderek genişleyerek, Müslüman Türklerin bulunduğu çoğu yerden geniş haber veriyordu. Bunun yanında Türklere kendi haklarının savunması, okumaları gerektiği konusundaki yazıları gibi onları bilinçlendirecek yazılarda kaleme alıyordu. Rusya içinde Türklerin siyasi olarak aldıkları durum, Rusların baskıları ve çıkan kanunlar hakkında bir çok yazısı bulunmakta.

İlk olarak 1814'de yayınlanmaya başlayan Tercüman gazetesi bizzat ölünceye kadar İsmail Gaspıralı yönetti. 33 Yıl boyunca kesintisiz yayın hayatına devam etmiş ve büyük kitleleri bilinçlenmesine yardımcı oldu. Ölümünün ardından oğlu bir süre gazeteyi çıkarmaya devam etti. Gazete ilk çıktığında haftada 1, bazı yıllarda 2, 1906 yılında 3 defa, 1912 yılından ise her gün basılarak günlük gazete seviyesine geldi. Gazetenin yazılarının 2/3'ü İsmail Gaspıralı tarafından hazırlanıyor ve yazılıyordu. Gazetenin yanında ek sayfalar, kitap, broşür gibi neşriyatı ihmal etmedi. Kadınlar için ve çocuklar için gazete eki çıkarttı. 

Bu iki ciltlik kitapta 33 yıllık yayın hayatındaki Tercüman gazetesinin belli ve bulunabilen nüshaları bulunmakta. Bunlar; 1897,1903-1912 yılları arasındaki yayınların tamamı ve diğer yıllarda yayınlanan gazetelerin bazılarını içermekte. O günün şartlarını hem Osmanlı hemde Rusya toprakları üzerinde yaşan Türk toplulukları hakkında bir çok bilgiyi alacağınız bir kaynak. Rusların Türkleri asimile etmek için din,eğitim ve sosyal haklar konusunda yaptıklarını birinci elden öğrenebiliyorsunuz. İlk yayına başladığında gazete okumanın az olduğu bir devirde büyük bir başarı sağlaması aynı zamanda cahillik ile yapılan mücadeleyi de görüyorsunuz. Sadece cahil imamların eğitimine izin verilmesi, düzgün bir eğitim sisteminin olmaması, çocukların okuldan mezun olduklarında okumayı bile öğrenememeleri İsmail Gaspıralıyı bu alana da ilgilenmesini sağlanmış. Bu sayede kendisinin bulduğu öğrenme şeklini ilk önce kurs sonra okul haline getirerek büyük bir eğitim ateşi yaktı, bunu da büyük bir alana yaydı. Bu konuyu da  bir sonraki kitapta inceleyeceğiz.

O dönem Rus topraklarındaki Türklerin durumunu öğrenmek, Osmanlı hakkında bilgi almak ve o günün şartlarıyla yaptıkları bilinçlenme mücadelelerini görmek için önemli bir kaynak. İsmail Gaspıralı'nın bir ömürde verdiği mücadele bir çok meşalenin yeniden yanmasını sağladı Rus toprakları içinde. Tüm Türklere yaptığı ile sözleri ile bir hedef bırakarak gitti; Dilde, fikirde, işte birlik. Bu dönemi merak edenler bu mücadeleyi öğrenmek isteyenlere bu iki ciltlik kitabı tavsiye ederim. 

12 Mart 2016 Cumartesi

Genç Bilimadamına Mektuplar




İlk üniversiteyi kazandığımda yanımda bir tane kitap götürmüştüm. Tübitak yayınlarından çıkan genç bilim adamına öğütler adında bir kitaptı. O zamandan bu yana hep bilim insanı olmak istedim ama benim gibi bir insanın Türkiye şartlarında buraya ulaşması kolay olmuyor.

Bilim aslında dünya çapında çok önemli bir şey. Ülkemizde önem verilmese de herkesin bildiği gibi teknolojiden, tarihe, insanoğlunun tarihinden, güneş sistemine oradan evrene uzanan çok geniş bir alanı kapsar. Bunların hepsinin keşfedilmesi, bunlar hakkında yeni bilgilerin ortaya çıkması, yeni teknolojilerin üretilmesi hepsi bilim sayesinde olur. Bir toplumun bilimsel düşünebilme yetisi onları çok ileri götürür. Ne yazık ki ülkemizde eğitimli insanlardan tutunda, akademilere kadar bilimsel düşünme yeteneği genel olarak yok. Bu düşünme yeteneğinin olmaması büyük sorunlara neden oluyor. Bir konuyu ele alırken düşüce işleyişimiz düzgün ve sistemi olmuyor. Gerçeklere inanılacak yerde sözlere ve hurafelere inanmak artıyor. Yurtdışında insanlar bilim yapmak için akademiye girerken bizde daha çok kolay para kazanmak için girmeye çalışıyorlar. Bu konuda ülkemizde dert çok ve giderek geriye doğru yol alıyoruz.

Kitaba gelirsek; yazarın Biyoloji Profesörü olmasından dolayı tecrübelerini bu yönde bize aktarıyor. Kendi alanının karıncalar olması ayrıca karıncalar hakkında bir çok bilgi öğreniyorsunuz. Bilim dünyasında yol alırken nelerle karşılaşılacağını anlatarak bize bir yol harita çizmeye çalışmış. Kendi yaşadığı ülkeye göre bazı şeyleri değerlendirse de genel olarak dünyanın her yerinde bilim insanı olma yolunda karşılaşılacak şeyler. Türkiye deki şartları da ben içinde bulunduğum durumdan tecrübe edindiğim fikirlerimi söyleyeceğim. 

Bir bilim konusunda alıntı yaptık mı hep Albert Einstein aklıma gelir. Orta okuldan bu yana en sevdiğim bilim insanları arasında yer alıyor. Neyse, bir gün bir kadın Einstein'nın yanına gelir ve der ki "çocuğumu ileride iyi bir insan olmasını ve bilim ile ilgilenmesini istiyorum, hangi kitapları okumasını tavsiye edersiniz." Einstein ne der dersiniz, "Peri hikayeleri okutun." Bunun bir sebebi vardır. Bizim ülkemizde buna önem verilmese de hayal gücü bilim için temel taşlardan bir tanesi. Yine Einstein hayal gücünün bilgiden daha önemli olduğunu söyler. Yazarda aynı noktaya değinerek hayal gücünün büyük önemine değiniyor. Bilim bir hayalden üretim işidir çünkü. Ortaya bir hipotez atacağınız sırada edindiğiniz bilgiler ile resmen ortaya bir fikir atarsınız. Ondan sonra bu iş doğrumu değil mi diye üzerine araştırma yaparsınız. Hayal gücü eksikliğinin sonuçlarını görmek isterseniz bizim üniversitede sözde akademisyenlere bakmanız yeterlidir. 

Matematik sorunu genel olarak sıkıntı çıkarmasa da yinede genel seviyede bilmek gerekiyor. Yüksek matematik öğrenemediğiniz mühendislik, fizik ve matematik bölümlerinde akademik ilerleme sıkıntı yaratabilir. Diğer bir sıkıntılı yol ise bizim ülkemizde yabancı dil problemidir. Bunun aşmak içinde önceden yabancı dili halletmek en iyisi. Sadece okuduğunu anlamak değil makale yazabilmek, yurt dışındaki meslektaşların ile irtibata geçmek, uluslar arasın toplantılarda konuşmak ve dinleyebilecek seviyede İngilizceye sahip olmak önemli. Bana göre bir bilimsel düşünme mantığını oturtmak ve bunun üzerine bilgi sahibi olmakta da bir hayal gücü kadar önemli bir husus. Bir soruna yada fikre bilimsel yaklaşamayan bunu geliştirememiş insanlar yeteri kadar yol alamazlar. Bilim dünyasında aslında iletişim ve birlikte çalışmak faydalı bir konu. Türkiye de ne yazık ki bu pek mümkün olmuyor. Yurt dışında önem verilen konulardan bir tanesi. Bilim adamı olma yolunda ilerlerken bir akıl hocanızın olması, o yollardan daha önce geçmiş, sizi fikirleri, deneyimleri ile destekleyecek bir akıl hocanızın olması önemli. Farklı bölümlerden, farklı anabilim dallarında ve farklı konularda çalışanlar ile sohbet etmek, arkadaşlık etmekte bilim kariyeri açısından size farklı ufuklar açabilecek bir etken. Hem çevrenizi genişlerken hemde ortak bir çalışma konusu bulma, ilginizi çeken bir konu ile ilgilenme imkanınız ortaya çıkabilir. Yabancı üniversitelerde yemekleri insanlar karma şekilde oturarak yerler. Bu sayede farklı bilim insanları ile sohbet etmek ve tanışmak için fırsat yaratmak isterler. Bunun yanında her hafta yapılan zorunlu katılımlı seminerler düzenlerler. Böylelikle hem insanlara yeni fikirler edinmelerini sağlamak hemde insanların yaptıkları çalışmaları diğer bilim insanlarına aktarması sağlamaktadır.

Yazar tecrübelerinden yararlanarak daha bir çok konuda tavsiyelerde bulunuyor kitapta. Bilim insanı olmak isteyenler, bilime meraklı olanlar için tavsiye edeceğim bir kitap. 

8 Mart 2016 Salı

CNR Kitap Fuarı 2016



Geçen sene İstanbul'da yapılan Tüyap kitap fuarına gitmiştim ve oradaki tepkimi şu yazı ile belirtmiştim. Bu senede bizim ukitap sitesinden arkadaşlar ile buluşup hem sohbet hemde kitapçılar ile sahafları gezeriz diye sözleştik. Geçen cumartesi günüde gelen arkadaşlar ile buluştuk ve çok güzel bir gün geçirdik. Kitap okuyan insanlarla bir araya gelmek ve sohbet etmek çok keyifli oluyor.

Fuara gelirsek neden İstanbul'da yılda iki kere kitap fuarı oluyor sorusu aslında ne İstanbul'un metropol olmasından nede kültürel olarak aktif olmasından kaynaklanıyor. İş tamamen siyasi bir alt yapıya sahip. Zaten fuara giden arkadaşlar bunun sonuçlarını iki yönlü olarak göreceklerdir. Daha önce CNR Kitap Fuarına giden arkadaşlar pek keyifli bir fuar olmuyor demişlerdi. Bizde gittiğimizde gün boyu fuar çok sakindi. Tüyap'a ilk hafta hafta sonu gidildi mi ne halde olduğunu gidenler biliyordur. İkisi arasında dağlar kadar fark var bu bakımdan. Geçen sene yaşanan bazı olaylar neticesinde bazı yayınevileri bu sene gelmeme kararı aldıkları için ilginin de düşük olmasının başka bir sebebi. Tüyap'ın o kalabalığına, yazarlara, yayın evlerini gören insanlara bu fuar çok boş gelecektir. Orada başka dikkatimi çeken nokta ise gelen ziyaretçilerdi. Tüyap da biz sıklıkla ellerinde poşetler dolu olan, valizler, pazar arabaları ile gelip bunları dolduran insanlara çok rastlıyorduk. Bu fuarda katılımcılar bu bakımdan sönük geldi bana. 

Fuarda her zaman ki gibi pek bir indirim yoktu. Hatta bazı yayın evleri indirimleri düşürmüşler Tüyap'a göre. Yeditepe yayıncılık bazı kitapları 7-5 TL fiyat etiketi ile bir stant oluşturmuş. Buradan listemde olan kitaplardan aldım. Ötüken sanırım benim gezdiklerim arasında özel yayıncı olarak en fazla indirim yapan yayın evi %35. Tübitak zaten klasik %10 indirim yapıyor. Benim için en önemli olan TTK idi. Bu fuara daha çok kitap çeşitliliği ile katılmışlar %50 indirim. Bende tabi kaçırmadım bu fırsatı. Bundan başka diğer baktığım yayıncıların indirimleri gerçekten çok komik kaçıyordu. Hele ki sanal kitapçıların şu günlerde bahar kampanyası yaptığı günlerde bu tür indirimler onlara göre komik. Sahaf kısmından aslında baya bir umudum vardı bu fuar. Tüyap da sahafları gezememiştim. Burada bazı yayın evlerinin olmamasından dolayı genel olarak sahaf listesi çıkararak gittim. Ama ne yazık ki listemdeki hiç bir kitabı bulamadım. Sahaflar daha çok popüler kitaplar getirmişler fuara. Bunun yanında yinede Atlas Sahaftan güzel indirimli kitaplar aldım. Bizim grupta gelen arkadaşlar çok güzel aradıkları kitapları 5-10 TL buldular. Atlas sahafta hatta @Minlili ile karşılatık :) Daha sonra oturup sohbet edemedik fakat. Hiç kitap bulamamış halim bu işte :) En alttaki 2 kitap Bahaeddin Ögel'in Hun tarihi kitapları. Baskısı yoktu sonunda TTK bastı bende hemen aldım. Bekleyenler kaçırmasınlar sonra ne zaman basılır Allah bilir. Pembe 4 ciltlik kitap seti yine TTK'dan Kurtuluş Savaşı Günlüğü bunu da ilerleyen günlerde size tanıtacağım. Diğerleri seçiliyor zaten resimlerden. Tübitak dan iki kitap aldım diğerlerini sahaftan buldum. 

Büyük yayıncıların katılmaması, katılımların az olması aslında bizim işimize geldi. Bir arkadaşa sahafta satış yapmasına yardım ettim. Bizim arkadaşlar ile çok güzel sohbetler ettik, hep beraber kitapçıları ve sahafları gezdik. Kitap hakkında ve bir çok konuda uzunca süre sohbet ettik. Kitapçıların başında ve sahaflarda uzun uzun dolaşıp konuştuk. Bu bakımdan bizim için güzel oldu. Genel olarak fuar sönük geldi yukarıda bahsettiğim durumlardan. Yayıncılar olmasa da sahaflar için gidilebilecek bir fuar.



7 Mart 2016 Pazartesi

Türk Kozmolojisine Giriş




Size ilk olarak biraz kitaptan bahsetmek istiyorum. Kitap yazarın Türk Kozmolojisi üzerine yazdığı makalelerin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş bir eser. Tam bir bilimsel kaynak. Hep size burada yakınıyorum ya bu nasıl bilimsel kitap, kaynaklar verilmemiş diye. İşte bu kitabı okuduğunuzda bilimsel bir kitap nasıl olur görüyorsunuz. Gerçi bu yazılar kitap için hazırlanmamış, makale için hazırlanmış olduğu için bu kadar kaynaklara ve dipnotlar verilmiş. Bu kadar dipnot ve kaynağın yayınlanırken kağıt tasarrufu yapacağız diye kesilmemesi ise yayınevinin bilinçli bir davranışı. Tebrik ettim kendilerini hem bu şekilde basmalarından hemde böyle bir eseri oluşturmalarından dolayı. Kitap makalelerden oluştuğu için bilimsel olarak anlatımı son noktada. Bundan dolayı okuyacak kişilerin belli bir seviyede Türk tarihi ve mitolojisi bilmesinden fayda var diye düşünüyorum. Çünkü yazar daha önce belki hiç duymadığınız Türk devletlerinden (Çu Hanedanlığı) ve bunların getirdiği düşüncelerden (bir birine zıt, fakat bir birini tamamlayan evren anlayışı)  bahsetmekte. Bunların anlanması ve kafanızda belli bir yere konması için belli bir birikim olması gerektiğini düşünüyorum.

Mitoloji insanların evreni, doğayı anlama biçimlerini ve kültürlerini yansımasını içerir. Kainatın anlamdırılmasını gök ve yere yansımasını kozmoloji olarak ifade edilebilir. Bu yansıma ilk zamanlar simgesel olarak var olmuş. Çu Hanedanlığından (MÖ 1059-249) Çin içlerine gelen ve Türk olduğu belirlenmiş bir hanedanlık. Bu hanedanlığın getirdiği  düşünce kainatın tüm yansımasını gök ve yer-su (yeryüzü) temsil ettiği birbirine zıt, fakat birbirini tamamlayan ikili evrensel nefesten oluştuğu kabul eden sistem. Bizim şuan ying-yang olarak bildiğimiz sistemi yazar kaynakları ile Çu hanedanlığının Çin topraklarına getirdiğini söylüyor. Çular bu anlayışlarını ana vatanları olan Orta Asyadan getirmişler. Bu arada belirtelim, aslında Çin içlerine gelip hanedalıklar kurmuş Türk boyları bulunmakta. Bunlar zaman içinde Çinleşip bizim Çin tarihinde hanedanları olarak bildiğimiz ufak devletlerden birkaçı haline gelmişler. Hep merak ettim Çin'i birleştiren hükümdar acaba bizden miydi? Bununda cevabını önümüzdeki sene araştıracağım, yazarın kaynak aldığı, Çuları ve Çin içindeki diğer Türk varlıklarını anlatan kitaba zor olsa da eriştim.

Çuların getirdiği bu inanç şekilleri daha sonra Hunlarda ve Göktürklerde devam ediyor. Çuların getirdiği bu evrensellik düşüncesine ait terimlerin çoğu Türkçe karşılığının olması, aynı kavramların Türkçede de olduğunu kanıtdı. Çu ayinlerini Çin'e getiren sülalenin kurucusu, Çin'in batısından gelen fatih Wu (MÖ 1100). Biz burada kişilerin ve boyların gerçek isimlerini bilmediğimiz için, Çin dilinin Türkçeden farklı olması nedeniyle bu adların gerçekte Türkçe ne olduğunu tespit edemiyoruz. Bundan dolayı tarih içinde Çincede geçen isimleri ile adlandırılıyor. Ayinler, kozmogonik yasalar, her tanrıya veya ruha atfedilen yerde ve simgelerle yapılıyordu. Bu anlayış merkeziyetçi devlet dini tarzında. Gök tanrı hükümdarın atası sayılmasıyla, merkeziyetçi devlet dini kozmolojik bir açıklama bulmuş.

Çu hanedalığı döneminde savaş eğitimi veren bir saray okulunun bulunduğu tespit edildi. Bu okulda hükümdar ve ihyar alpler, hükümdarın oğullarını yetiştirirdi. Devletin oğulları denen genellikle Çu'lara bağlı beylerin oğulları olan genç alpler silah kullanmayı, ok atmayı ve diğer savaş becerilerini öğreniyorlardı. Buda demektir ki o dönemde Türk boyları artık sistemli bir hale gelmiş. Yani Hunlar başlangıç değil.

Kitapta daha bahsedilecek bir çok şey var. Bunları da yazarın diğer kitabına sakladım. Orada daha ayrıntılı ve karşılaştırmalı olarak anlatmış. Yalnız okuyuculara şunu anlamalarını istiyorum. Türk kültüründen gelen Mitoloji ve gelenekler çok eski çağlarda meydana gelmiş ve günümüzde de devam etmekte. Bunların ne dinle nede diğer milletlerden etkilenme ile geçmiş değil. Bu tür geçişlerde mevcut olsa da kemik diye bahsedebileceğimiz ana ögeler Türklerin yıllar içinde oluşturdukları kültürlerinden ve tarihlerinden gelmiştir. Bu tür konulara meraklı olan arkadaşlara kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum. Kitabın ne yazık ki baskısı yok. Sahaflarda aramanız gerekiyor. Nadir bulunan eserlerden, fakat yazarın diğer kitaplarını da şimdiden edinin diyorum. Sanat tarihi okuyanlar varsa, ayrıca bu konuya meraklı olanlar onlar içinde çok faydalı olacaktır.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...