22 Aralık 2014 Pazartesi

Tercüman - İsmail Gaspıralı -1




Dilde, Fikirde, İşde Birlik


Türk tarihinin önemli bir noktasında bulunan, Türk düşünce tarihine büyük katkısı olan tarihi bir şahsiyet İsmail Gaspıralı. İnsanlara o zamanda gazete okutmayı sağlayan, yeni nesil öğretim tekniği geliştirerek köhnemiş eğitim sistemini değiştirerek yeni nesil okullar açıp eğitimi ileri safhalara taşıyan biri olmasına karşın çok az bir çevre tarafından tanınmış bir kişidir.

İsmail Gaspıralı bugünkü Kırımda Gaspra şehrinde doğdu. (1851) Ailesi Çarlık imparatorluğu içindeki soylu Türk ailelerinden biriydi. Babası Çarlık sistemi içersin de belli bir askeri mevkiye kadar gelmişti. Bundan dolayı kendisininde Çarlık Ordusu içersin de yer bulup yükselmesi muhtemeldi. Fakat Rusya - Osmanlı savaşı patlak verdiğinde İsmail Gaspıralı Osmanlı ordusuna katılmak için kaçtığında yakalanıyor. Bunun sonucunda ne Osmanlı ordusunda nede Çarlık ordusunda bir görev alamıyor. Kendisine sadece öğretmenlik görevi kalıyor yapabileceği o dönemde. Hayatı çok yoğun geçen İsmail Gaspıralı İstanbul, Fransa, Kırım arasında ilk zamanlarını geçiriyor. Bu zaman zarfı içersin de çok önemli kişilerle temasa geçip, kendi bilgi seviyesini de geliştiriyor. Türkçe, Rusça ve Fransızca biliyor. Kırım o dönemde Çarlık içindeki aykırı düşünen entelektüel kişilerin gelip buluştuğu bir mekan ayrıca. Buradaki sohbetler ile kendisini geliştirmiş ve o zaman ki Rusya'nın önde gelen kültürlü kişilerine kendini dinletmişti. Kırım'a döndüğünde gazetelerde yazı yazmaya başladı. ilk önce birkaç farklı gazetede  yazılar yazdı. Daha sonra da sahibinin ve baş yazarının kendisinin olduğu Tercüman gazetesini çıkarmaya başladı.

İsmail Gaspıralı'nın fikir yapısı Rusya içindeki Türk-Müslüman toplumun eğitilip bilinçlenmesi ve Rus toprakları içersin de hak ettikleri mevkileri almaları yönünde. Bu düşünceleri savunurken de bu işi zorla değil, kendilerininde Çarlık İmparatorluğunun bir unsuru olduklarını ve diğer vatandaşlar gibi haklarının verilmesini savunuyor. Tabi burada Türklerin de eğitim durumlarını, o zamanki durumlarını görerek kendilerini geliştirmelerini, bilinçlenmelerini, birlik ve beraberlik içersin de hareket etmeleri gerekliliğini savunuyor. Ama bunları yaparken kesinlikle ayrılıkçı bir politika izlemeyip, kendilerinin bu devletin bir unsuru olduklarını vurgulayarak yapıyor. Bu politikalar neticesinde o zamanın baskıcı rejimine ve sansüre karşı Tercüman gazetesinin yayınlanmasının iznini alıyor. 

Bu faaliyetlerinin yanında kendisinin geliştirdiği Usul-ü Cedit sistemi ile insanlara 40 günde okumayı öğretiyordu. Tercüman gazetesinin yayınlamaya başladığı sırada bu öğretim sistemini bir okul haline getirmişti. Tüm Rusya Türklerinin bulunduğu yerlere bu okulları açarak bir eğitim devrimi gerçekleştiriyordu o dönemde.


İsmail Gaspıralı 1914 yılında vefat edinceye kadar çok yoğun bir hayat yaşamıştır. Türkleri cehaletten kurtarmak, kendi bilinçlerini yeniden kazanmasına yardımcı olmak ve Rusya topraklarında ki vatandaşlık haklarının çiğnenmemesi için çok çaba göstermiştir. Bu çabaları da sonuçsuz kalmamış kimsenin şuan bile yapamadığı gazete okuma coğrafi büyüklüğüne ulaşmış, kurduğu okullar ile Türk-Müslüman toplumunun  eğitimin seviyesinde devrim yaratmıştır. Bu yıl İsmail Gaspıralı'nın 100. ölüm yıl dönümü olmasına karşın halen onun bize bıraktığı fikirlerden ne yazık ki çok uzaktayız Türk Devletleri olarak. Onun fikirlerini ve olaylara karşı gösterdiği tepkileri yazılarından okudukça onu daha iyi anlayabilir, Türk toplumunu ulaştırmak istediği hedefe ulaşabiliriz. İsmail Gaspıralı'yı anlamak için ilk olarak Pozitif yayınlarından çıkan Necip Hablemitoğlu'nun yazdığı Gaspıralı İsmail kitabını okumak faydalı olacaktır. 

Ana kitabımıza gelirsek. İsmail Gaspıralı'nın çıkardığı Tercüman gazetesinin günümüz Türkçesine çevrilmiş halidir. Sabri Arıkan tarafından derlenmiş ve Türk Dünyası Araştırmalar Vakfı tarafından 2 cilt halinde yayınlanmıştır. O dönemi ve İsmail Gaspıralı'yı kendi kaleminden fikirlerini tanımak için çok önemli bir kaynak. Kitabı kaliteli basmışlar, sayfaları diğer kitaplar gibi değil, hacmi büyük ve ağır okurken tutmaktan bileklerim ağrıyordu zaman zaman.

Kitabı ve Tercüman gazetesini bu yazıda fazla tanıtmadım. Amacım ilk önce size İsmail Gaspıralı'yı  tanıtmak daha sonra Tercüman ve Usul-ü Cedit hakkında bilgi vermek. Diğer yazılarda bu konulara  değineceğim. 






15 Aralık 2014 Pazartesi

On iki Hayvanlı Türk Takvimi





Tarihte her medeniyet gibi Türkler de zamanı kaydetmek için bir takvim kullanmışlardır. Bugün bu takvim kullanılmasa da bazı ananelerde halen etkisi devam etmektedir. Türklerin Kullandığı bu takvim on iki hayvanlı Türk takvimidir.

Türk tarihinde zamanda geriye gidildikçe yazılı kaynağın azalmasından dolayı on iki hayvanlı Türk takviminin Türklerde ilk ne zaman ortaya çıktığı tam tarihi bilinmiyor. Ama MS 48 yılında Çinlilerde görülmeye başlanmış. MÖ 1 yy'da ise Çinliler tarafından bilindiğine dair işaretler bulunmakta. Türkler dışında Çinliler, Tibetliler, Moğollar ve daha sonra Moğolların etkisi ile diğer Orta Asya topluluklarına yayılmıştır. 

Takvim 12 yıllık dönemlerde oluşmakta ve her yıla bir hayvanın ismi verilmekte. Sıçan ile başlayıp Domuz yılı ile 12 yıllık döngüyü tamamlar. 

1. Sıçgan - Sıçan
2. Ud - Sığır
3. Bars - Bars
4. Tavışgan - Tavşan
5. Lu - Ejder
6. Yılan - Yılan
7. Yond - At
8. Koy - Koyun
9. Biçim - Maymun
10. Taguk - Tavuk
11. İt - Köpek
12. Tonguz - Domuz

Türk takvimi dünyanın güneş çevresinde dönmesini esas almakta. Güneş yılı bu takvime göre 365 gün 5 saat 50 dakika 47 saniye olarak Uluğ Bey tarafından hesaplanmış daha sonraki tarihlerde. Bunun yanında Ay takvimini de kullandıkları fakat aradaki farktan dolayı yıla eklenti yaparak takvimi sabit tuttukları da görülmekte. Ama esas takvim Güneş yılına göre alınmakta. Yıl başı olarak Nevruz'u almaktadırlar. Türklerin Güneşin konumundan oluşan Burçlar konusunda bilgisi olduğu belirtilmiştir. 

Bir yılı 12 aya bölüyor günümüzdeki gibi. Birinçay (birinci ay), ikinçay (ikinci ay), üçünçay (üçüncü ay), dördünçay (dördüncü ay), beşinçay (beşinci ay), altınçay (altıncı ay), yedinçay (yedinci ay), sekizinçay (sekizinci ay), dokuzunçay (dokuzuncu ay), onunçay (onuncu ay), onbirinçay (on birinci ay), onikinçay (on ikinci ay) diye adlandırılmış.

Mevsimlerde dörde bölünmüştür. Oğlak ay (ilkbahar), Ulu Oğlak Ay (yaz), Uluğ Ay (sonbahar), Ay (kış) şeklinde adlandırmışlar.

Bir günü 12 kısma ayırmışlar ve her birine çağ denmiş. Her çağda sırası ile bir hayvan adını almakta. Bir çağ 2 saate karşılık gelmekte. Bir çağ sekiz Keh'ten oluşuyor. Buda 15 dakikaya karşılık geliyor. Daha altlara giden hesaplamaları da var. Fakat onlara değinmeyeceğim. Kitapta geniş şekilde değinilmiş.

Neden bu kadar geniş bilgi verdiğimi size açıklamak isterim. Zaman konusu ve bunun hesaplanması medeniyetler bakımından çok önemli bir gelişmişlik göstergesidir. Bundan dolayı 12 Hayvanlı Türk Takviminin o dönemde ne kadar günümüze yakın şekilde bir takvim oluşturduklarını göstermek istedim. 

Türkler neden Nevruz'u yıl başı aldığını kısa olarak değinecek olursak. Bu gün Türklerin Ergenekon dan çıktıkları gündür. Türklerin bu efsanesinde yok olmanın eşiğine gelip Ergenekon denen yere saklanıp burada tekrar  çoğalarak dışarı çıkmalarını anlatır. Her yıl bu günün anısına Türkler hususi bir merasim düzenlerler. Merasim ile bir demir parçasını ateşle kızdırırlar, Han bu demiri örs üzerinde çekiçle döver. Halk bu günü kutlu sayar ve çeşitli etkinlikler ile kutlarlar. Bunun bir şeklide kutsal mağaralara gidip ayin yapıp saygılarını sunmaktır. Ergenekon düşüncesi halen Türkler arasında yaşamaya devam etmektedir. Türkiye de etkisini çok görmeseniz de diğer Türk devletlerinde ve topluluklarında daha canlı şekilde kutlanmaktadır. Bizimde bu kültürü daha çok canlandırmamız gerekiyor.

Osman Turan'ın yazdığı bu kitap şuan için bu konudaki tek ve en gelişmiş kaynak. Kitabın içinde yıllara verilen isimlerden bir çok konu üzerinde akademik tartışmaları da öne çıkartarak incelemiş. Şuan ki zamana göre Türk Takviminin hesaplanmasının nasıl yapılacağını formülünü de sunmuş. Bunun yanında burada bahsetmediğimiz gelenekler, düşünceler gibi çeşitli Türk Kültüründe olan şeyleri de hoca değinmiş kitabında. Türk Kültürü ve Tarihini araştıranların okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap.


2 Aralık 2014 Salı

Atatürk'ün Bana Anlatıkları






Atatürk kendi yaşamı boyunca Nutuk haricinde anılarını kaleme almamış. Bu ufak kitapta Mustafa Kemal'in  Falih Rıfkı Atay'a 1926 yılında Hakimiyet-i Milliye Gazetesinde yayınlaması için anlattıkları bulunmakta. 

Kitabın hacmi küçük olduğu için fazla anlatma işine girmeyeceğim. Ufak bir kitap ama içindeki bilgiler çok önemlidir bizim için. Mustafa Kemal bu kitapta Kurtuluş Savaşı öncesi çeşitli konular hakkındaki hatıralarını anlatır. Bu hatıralar 1. Dünya Savaşı sonrası, Mondros Mütarekesi, İstanbul'un vaziyeti, İstanbul'daki yaptığı işler, o vakit Devlet yönetiminin durumu, Şehzade Vahdettin ile Almanya gezisi daha sonra Padişah Vahdettin ile olan görüşmeleri gibi daha başka ufak konuları da içermektedir.

Sultan Vahdetin'in kendi hatıratı olmadığı için. Mustafa Kemal tarafından anlatılan gezi ve gözlemler. Daha sonra Padişah olduktan sonraki görüşmeler önemlidir. Bunun yanında Mustafa Kemal 1. Dünya Savaşı Sonrası Mondros Mütarekesinin imzalanmasını istemeyişi ve yazdığı raporlar. İstanbul da yürüttüğü çalışmaları kendisi anlatmaktadır. 

Bu kitabı Sel Yayınları baskısını (1955) almanızı öneriyorum. Yeni baskıları günümüz Türkçesine çevirelim derken anlam bozuklukları yapmışlar. Kitabın dili öyle anlaşılmayacak kadar ağır değildir zaten. Bir kaç kelime var onları da TDK sözlüğünden yararlanılarak öğrenilebilir. Sel yayınları 1955 yılında başlattığı bir yıl boyunca süren Atatürk Kütüphanesi serisi ile 20 cep kitabı yayınlamışlar. Bunlar;

Cilt 1: Atatürk'ten Hatıralar - Celal Bayar
Cilt 2: Atatürk'ün Hususiyetleri - Kılıç Ali
Cilt 3: Anafartalar Hatıratı -  Mustafa Kemal
Cilt 4: Ankara'nın ilk Günleri -  Yunus Nadi
Cilt 5: Kılıç Ali Hatıralarını Anlatıyor - Kılıç Ali
Cilt 6: Atatürk'ün Anlattıkları - Falih Rıfkı Atay
Cilt 7: Mustafa Kemal Paşa Samsun da - Yunus Nadi
Cilt 8: Yakınlarından Hatıralar
Cilt 9: İstiklal Mahkemesi Hatıraları - Kılıç Ali
Cilt 10: Birinci Büyük Millet Meclisi - Yunus Nadi
Cilt 11: Mustafa Kemal'in Mütareke Defteri - Falih Rıfkı Atay
Cilt 12: Şeyh Said İsyanı - Behçet Cemal
Cilt 13: 30 Ağustos Hatıraları
Cilt 14: Ali Galip Hadisesi - Yunus Nadi
Cilt 15: Denizli Vak'ası ve Demirci Mehmet Efe - Sındırgılı Süreyya
Cilt 16: Çerkes Ethem Kuvvetlerinin İhaneti - Yunus Nadi
Cilt 17: Cumhuriyet Nasıl Kuruldu? - Feridun Fazıl Tülbentçi
Cilt 18: Atatürk'ün Son Günleri - Kılıç Ali
Cilt 19: Dolmabahçe'den Anıtkabir'e - Behçet Kemal Çağlar
Cilt 20: Bozkurt - Armstrong
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...