Mustafa Kemal Atatürk'ün tarih sürecinde aldığı yolları bende onun izinde fazla dallandırmadan takip edeceğimi daha önce yazmıştım. Mustafa Kemal'in ikinci kez bu kez sürgün olarak değil İtalyanlara karşı savaşmak için geldiği Trablusgarp 1911-1912 savaşı incelemek için bu kitabı okudum. Kitapta Mustafa Kemal yada diğer Türk subaylardan fazla söz edilmiyor. Daha fazla Enver Beyden söz edilmekte. Buda o dönemi okuyanlar bilecektir. Zaten ilk başta Mustafa Kemal Trablusgarp'a gelir ve ordu içinde aktif görev alarak yükselir. Fakat Enver Bey'in gelmesiyle birlikte Mustafa Kemal tekrar geri plana atılır. Bu iki tarihsel şahsiyetin bir biri ile uyuşmaması Selanikte İttihat ve Terraki Cemiyeti toplantılarında başlar. Daha sonra Enver Bey'in Cemiyet içinde güç kazanması, Meşrutiyeti ilan edilmesi, anayasanın tekrar yürürlüğe girmesi ve meclisin tekrar açılması olaylarının hepsi Enver Bey'e mal edilir. Buda hem İttihat ve Terraki Cemiyeti içersinde, halk içinde hemde Osmanlı yönetimi içersin de Enver Bey'e bir güç ve tanınırlık sağlar. Bundan sonrada uyuşmadığı Mustafa Kemal ve yakın arkadaşlarını uzak yerlere görevlendirerek onları engellemeye çalışır. Aynı durum Trablusgarp savaşında da Mustafa Kemal'in geri plana itilmesinin sebebi budur.
Mustafa Kemal'in Trablusgarp yolunda, Mısır da rahatsızlanması daha sonra Trablusgarp'a geçmesi ve tekrar rahatsızlanması sonucu Trablusgarp'ı terk etmesine neden olur. Bu konulara bu kitapta fazla değinilmiyor.
Mustafa Kemal'in Trablusgarp yolunda, Mısır da rahatsızlanması daha sonra Trablusgarp'a geçmesi ve tekrar rahatsızlanması sonucu Trablusgarp'ı terk etmesine neden olur. Bu konulara bu kitapta fazla değinilmiyor.
Tarih sürecinde hayret edilecek bir durum ki İtalya gibi bir devlete yenilmişiz. Bunun demekteki maksadım İtalya savaş tarihinde öncesi ve sonra 2.Dünya Savaşında ki duruma bakıldığında gerçekten İtalya çok kötü savaşan bir devlettir. Daha önce sömürge elde etme hevesi ile girdiği savaşlarda kabilelere yenilmiş bunun ezikliği ile yana yana sömürge arama durumunda bir devlettir o dönemlerde. Daha sonra da 2. Dünya Savaşında bakıldığında da bu kadar aciz ve beceriksiz bir devlet görülemez. Kitapta bu konuyu hukuksal şekilde açıklayan yazar İtalyanın durumunu iyi şekilde anlatmış. İşte Osmanlı Devleti bu savaşmayı bilmeyen devlete aslında tam yenilmek sayılmaz ama savaşı kaybetmiş sayılarak toprakları bırakmıştır. Bunun yanında 12 adalarda gitmiştir. Bunda Balkan Harbinin başlamasının da büyük etkisi vardır.
Abdülhamit Hanın yaptıkları, Osmanlı Devletinin mali durumu, İttihat ve Terakki Cemiyetinin iş bilmezliği ve yöneticilerinin hayal peresliği, Avrupa devletlerinin Osmanlı toprakları üzerindeki oyunları bizim Afrika da ki son toprağımızın kaybetmeye, üstüne de Ege adalarını da vermeye sebep olmuş. Kitabı okuduğunuzda şunu göreceksiniz ki göz göre göre toprağı kaybetmişiz. İtalyanların bu toprak üzerinde ki emelleri ve Roma elçiliğinin uyarıları pek göz önüne alınmamış. Tabi tam Trablusgarp savaşı sırada Balkan Savaşının patlak verince mecburen anlaşma yapılma yoluna gidilmiş.
Trablusgarp savaşı konusunda fazla bir yayın yok. Kitabın yazarı gerçekten güzel bir araştırma yapmış. Hem Osmanlı arşivini, Osmanlı subaylarının ve devlet adamlarının hatıratlarını incelemiş. Hemde İtalyan arşivlerini ve subayları ile devlet adamlarının hatıratlarını incelemiş. Savaş kısmından ve Trablusgarpta ki Osmanlı askerlerinin savaşından pek bahsetmiyor. Genel olarak o dönemdeki diplomatik durumun ve dünyanın siyasi durumu hakkında bilgi veriyor. Adım adım savaşa ve barışa giden yolda dünya devletlerini, İtalyayı ve Osmanlı Devletini izleyerek gidiyorsunuz. 1. Dünya Savaşı öncesi Avrupa'nın durumunu, Osmanlı Devletinin durumunu çok iyi görme imkanı sunuyor. Yazar olaylara gösterdiği tutum ise bana yanlı gelmedi. Kitabın dili akıcı ama yine söyleyeyim diplomatik anlatım olayların ve durumların üzerinden gidiyor sürekli. Bu savaşı merak edenlere ve Osmanlı Devletinin bu dönemini okuyacak olanlara kitabı tavsiye ederim.
Cumhuriyetimizin 91. yılını kutluyoruz. Ben buraya ne yazsam ne paylaşsam herkes sosyal medya aracılığı ile yapıyor. Sadece şunu demek isterim devletsiz, vatansız ve işgal altında olmanın ne demek olduğunu unutmayın. Sözü üstada bırakıyorum. Bayramınız kutlu olsun.
Cumhuriyetimizin 91. yılını kutluyoruz. Ben buraya ne yazsam ne paylaşsam herkes sosyal medya aracılığı ile yapıyor. Sadece şunu demek isterim devletsiz, vatansız ve işgal altında olmanın ne demek olduğunu unutmayın. Sözü üstada bırakıyorum. Bayramınız kutlu olsun.
Sevgili Gençler! Cumhuriyetin ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlamak için Afganistan'ı, Irak'ı, İran'ı, Pakistan'ı, Emirlikleri, Suudi Arabistan'ı, Suriye'yi, Mısır'ı, Libya'yı, Tunus'u, Cezayir'i, Fas'ı, Afrika'yı düşünün. Cumhuriyetin önünde hazır bir model yoktu. Yolunu düşünerek, arayarak, deneyerek açtı. Şartlardan, ihtiyaçlardan, imkanlardan, tarihten yararlandı. Para yok, kredi yok, yetişmiş insan yok, uzman yok, araç-gereç yok. Osmanlıdan borca batık bir miras kalmış. O altın kuşağın iki gücü vardı sadece.Akıl ve yurtseverlik. Bu iki güçle yola çıktılar ve Mustafa Kemal ATATÜRK liderliğinde mucizeler yarattılar.TURGUT ÖZAKMAN(Zafer İlgün aracılığıyla)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder