Milletler neden yükselir ve neden çökerler ?
Her şey bu soru ile başlıyor bu kitabın yazımından. İnsanoğlu sistematik bir şekilde organizasyon kurup, bunun üzerinde düşünmeye başladıktan sonra. Kurdukları bu organizasyonun nasıl yaşaması ve gelişmesi üzerine de kafa patlatmaya başlamışlar. Ama bu ilk olarak insanoğlunun kurduğu en büyük organizasyon olan devletler nasıl yaşar ve daha iyi olur. Yada ideal devlet nasıl olamalıdır? Gibi sorular ile başlayıp bir devlet felsefesinin oluşumuna gitmiştir. İnsanlar dünya üzerinden bir çok büyüklük, küçüklü teşkilatlar meydana getirmişlerdir. Bunların bazıları sınırları kıtaları aşarken, bazıları kendi topraklarından çıkmamış. Bazıları teknik ve bilim bakımdan gelişirken, bazıları neden gelişmez. Gelişen sınırları kıtaları aşan bu teşkilatlar neden çökerler ve yerlerine başkaları nasıl yükselir ve gelişirler? Böyle bir çok soru bu bilim dalının doğmasına neden olmuş. Bunu bilim haline de Rus bilimci Gumilev Etnogenez adı altında sistemleştirmeye çalışmıştır. Zaman içinde onun eserlerine de geleceğiz. Ama bu işi ilk düşünen İbn Haldundur.
İbn Haldun Mukaddimeyi yazmaya karar verdiğinde ilk olarak berberi tarihi, daha sonra genel bir tarihe dönüşen El-İber adıyla bilinen kitabın girişi olarak düşünmüştü. Fakat bu 7 ciltlik kitabın giriş kısmı olan Mukkaddime asıl seriden daha ünlü ve içerik bakımından daha üstün bir yapıt ortaya çıkarmıştır.
Kitap çeşitli konular içermektedir. Umran, asabiyet, medeniyet, bedeviyet-hadariyet, büyüme ve çöküş dönemleri, bu dönemlerin insan ve cemiyetlere etkisi, sanatlar, zanaatlar, şehircilik, ilimler, edebiyat, dini konular gibi bir çok konuya değinmiştir. Bu konular kendinin geliştirdiği sistem üzerine ve insanları etkileyen şartların neler olduğu üzerine olarak düşünülebilir. İnsanları etkilediği içinde devleti etkiliyor. Bundan dolayı ortam şartlarından tutunda yediği gıdaya yaşadığı yere kadar bir çok etken üzerine durmuştur.
Kitabın ilk kısmında İbn Haldun'un hayatı geniş bir şekilde incelenmektedir. Ben burada kısa olarak tanıtacağım kendisini. 1332 senesinde Tunus'ta doğmuş, 1406 senesinde Kahire de vefat etmiştir. Hayatının ilk aşaması olan 15 yılı Tunus da geçirmiş ve Kur'an ezberlemek, kıraat öğrenmek ve ilim tahsil etmekle meşgul olmuş. Daha sonra 25 yıl boyunca siyasi ve idari işlerle meşgul olmuş. Tunus, Cezayir, Fas, Endülüs'ü dolaşmıştır. Daha sonraki 8 yılını İbn Selame kalesinde Tunus da geçirerek El-İber; 7 ciltlik umumi tarihi kaleme almıştır. Daha sonra ölümüne kadar kadılık ve müderrislik yapmıştır.
Mukaddimenin yazıldığı dönemde Arap yükselişi durmuş ve artık çöküşe geçmiştir. Endülüs'ün büyük çoğunluğu Hristiyanlar tarafından ele geçirilmiş. Arap emirlikleri arasında savaşlar ve bölünmeler başlamıştır. İbn Haldun yazdığı bu eserin en önemli yanlarından bir tanesi batı ilminden etkilenmemiş olmasıdır. Arap yükselişinin bilgi kaynakları batılı düşünürlerin kitaplarından etkilenilerek bu düşünceleri geliştirmiştir. İbn Haldun biraz tecrit sayılacak bir ortamda başka kültürlerin düşüncelerinden etkilenmeden özgün bir yapıt ortaya çıkarmıştır.
Bu kitabı yazma sebebi olarak da kendinden önce ve kendi çağında yazılan tarih kitaplarında doğru olmayan bir çok meselenin bulunduğu. Buna sebep olan kişilerin asılsız hikayelere, hurafelere, efsanelere, uydurma kısımların olduğunu bununda tarihi anlatımını bozduğunu söylüyor. Böylelikle tarafsız ve kaynakları belli, beşeri bilimlere aykırı olmayan bir tarih anlatımı geliştirmek istiyor. Yani tarih konusunda bir metot oluşturmak ister bu çalışmasında.
Kitap milletlerin yükselişini ve çöküşünün nelere bağlı olduğunu anlatıyor. Bunun içinde milletleri ve devleti oluşturan insanı etkileyen her şey üzerinden incelemelerde bulunmuş. Bu kısmı ikini bölümde değinmeye çalışacağım.
Kitap bir kaç yayın evi ve yazar tarafından çevrilmiş ve yayınlamış bu zamana kadar. Fakat daha önce de okuduğum İbn Haldun ile alakalı kitaplarda ve incelemelerde Süleyman Uludağ'ın çevirisinin en iyisi olduğu söyleniyor. Bende bu nedenle bu çeviriyi seçtim. Dergah yayınları güzel bir kitap basmışlar fiyatı da bilgi ve hacmine göre uygun kanımca. Baskı konusunda bana göre tek eksiği ciltli olmayışı. Böyle hacimli bir kitap ciltli olması gerekiyordu. Dili akıcı fakat bir roman akıcılığı aramayın, bunun yanında hoca çok fazla Arapça, eksi Türkçe kelime kullanmış. Ben sözlük ile okudum kendi bilgime güvensemde. Hele Arapça kelimeleri bulmak bazen zorladı, ama bazı yerlerde İngilizce karşılığını da verdiği için anlaşılması kolaylaştı. Gözünüzü korkutmak istemem ama ben iki cildi de 6 ayda okudum. Bunun birinci sebebi çok hızlı okumak istemedim her başlığı anlayıp üzerine düşünmek istedim. İkinci etken ise dil konusunun yavaşlattığını düşünüyorum yinede.
Çok önemli bir kitap toplumların nasıl bir organizasyon kurup, nelerden etkilendiklerine, nasıl yükseliş yolu izleyip, nasıl aşağılara doğru indiklerini anlamak için başlangıç kitabıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder