Şamanlık meselesi Türk toplumu
içinde tam olarak anlaşılmamış bir konudur. Türkiye de Şamanizm dendi mi
insanların aklına eskiden Türklerin inandıkları bir din olarak gelmektedir. Bu
konu yeterli kaynakların bulunmaması ve aynı coğrafyanın farklı bölgelerinde
bile uygulama, mitolojik olgular farklı olmasından dolayı tüm şamanizmi
kapsayacak şekilde bir kurallar silsilesi ortaya çıkarmak güç olmuştur. Benim
yaptığım araştırmanın çerçevesi genel olarak Türk halkı içinde bulunan Şamanizm
nasıldı ve ne idi üzerine olacak. Bazı boylarda bulunan Şamanizm üzerine
yapılan araştırmalar mevcut. Fakat yukarıda da bahsettiğim gibi Türk boyları
arasında ki uygulamalar bile farklılaştığı için boylara ait Şamanizm
kaynaklarını burada incelemeyeceğim.
Kitap şamanizm’in tarihi içersin de
ki yerini anlatmakla başlıyor işe. Burada şamanizm’in ne kadar eskiye dayandığı
konusu biraz karanlıkta kalmakta. Bazı araştırmalar bunun ilk Türk dini
olduğunu savunurken bazıları ise sonradan Türklerin içine girmiş bir inanç
olduğunu savunmakta. Zaman içinde Şamanizm içine giren tufan, öteki dünya,
insanların yaratılışı ve kıyamet gibi kavramlar Hristiyanlık ve Musevilik yolu
ile Şamanizm içine girmiş olduğunu yazar değinmekte.
Türk mitolojisinde anlatılan Ateş
kavramı, Yer-su, Yada taşı konusu burada da geçmekte. Zaten bu üç kavram Türk
toplulukları içine öyle yerleşmiştir ki şamani kavramlar her boy içinde
farklılık göstermesine rağmen bu kavramlar sabit olarak her boy içinde aynı
olarak kalmışlardır. Buda bana göre bu kavramların daha eski bir dönem
inançlarından geldiğinin göstergesidir.
Şamanların yada Türklerde
bahsedildiği adı ile kamların hayatları, yaptıkları ayinler, giyimleri,
kullandıkları aletler, baktıkları fal teknikleri gibi bir çok konuda bize bilgi
sunmakta kitap. Şamanların giyindikleri her şeyin bir manası bulunmaktadır.
Bunların bazıları büyü gücünü artırıcı özellikte eşyalar olsa da bazıları
koruyucu tılsımlardır. İptidai zamanlarda en güçlü şamanlar kadın şamanlardır.
Bununla ilgili özel bir çalışma inceleyeceğim. Şamanlık kadınlarda ortaya çıkan
bir kurum olarak görülmektedir. Kadın şamanların yerini yavaş yavaş erkek
şamanlar almış olmasına karşın erkek şamanların giysileri kadın şamanların
giysilerini devam ettirmişlerdir. Bir Şaman da davulu mutlaka olması gereken
bir eşyadır. Şaman davulunu yaparken hizmetinde olduğu ruh vasıtası ile nasıl
olacağını belirlenir. Bundan dolayı her şamanın davulu kendine özgüdür. Kutsal
sayılır şaman öldüğünde kırılıp mezarının başına asılır. Şaman olan kişilerin
nasıl oldukları tam olarak çözülmüş bir mesele değil. Bazı durumlarsa soydan da
geçse bazı durumlarda kişinin kendisinde de meydana gelmektedir. Genel olarak
farklı karakterde kişilerdir ve toplumdan ayrı olarak yaşarlar. Şamanlık her
boyda farklı olduğu için farklı boylarda şaman olma şeklide farklılık
gösterebilir. Şamanlar Türk kültürünün
içinde otacı (şifacı), falcı, ruhi rehber olarak görev yapmaktadır. Bunlarda
özelleşmiş yada hepsini bir yerde toplamış da olabilir. Şamanlar kişilerin
ulaşamadıkları büyük ruhlara ve tanrılara erişen aracı bir kişidir. Ayinlerde
kendilerinden geçerek ruhlarının göklere yada yer altına inerek gezdiğini,
oralardan haberler getirdiğini söylerler. Bu şekilde kehanetlerini dile
getirirler. Şamanların her birinin bir töz’ü yani yardımcı hayvan ruhu vardır.
Bu hayvan ruhuna kendi ruhunun bağlar. Kendi töz’üne bürünebildiği söylenir. Bu
töz şamanın hem yardımcısı hem de koruyucusu dur.
Şamanların en büyük görevlerinden
bir tanesi insanlar ile ruhlar arasında bir köprü olmasıdır. Türk inancına göre
her şeyin bir ruhu (tin) bulunur. Bundan dolayı şamanlar zaman zaman bu ruhlara
adak adar ve tören yaparlar. Aynı şekilde büyük ruhlar (tanrılar) içinde
törenler düzenlerler. Bu törenlerde çeşitli sunular yaparlar. Bunlar kanlı
olduğu gibi kansız da olabilir. Şamanların Gök Tanrıya ayin yapamaz ve sunu
sunamazlar. Belki bundan dolayı kendi mitolojilerini ve tanrı sistemlerini
ortaya çıkarmışlardır. Türk Mitolojisi 1-2 kitapta bu konuda geniş bilgi
bulunmaktadır.
Şamanların yukarıda bahsettiğim
gibi otacı ve falcılık yaptığını söylemiştim. Günlük işlerden, ruhlara
seslenişe kadar bir çok konuda şaman falcılık yapmaktadır. Bunlar kitapta geniş
olarak verilmekte. Burada en ilginç olanı ve insanların bu fiziksel olguyu gördüklerini, çeşitli kaynaklar ve kişilerin nakillerinden belirtmektedir.
Türklerde yada (cada-sata) taşı diye yağmur, kar yağdıran bir taş vardır. Bu
taşa sahip olan şaman her nerede olursa olsun istediği zaman yağmur, kar, dolu
yağdırabilir. Türkler içinde büyük öneme sahip olan bu taş, ne kadar zaman
geçse de kültür içinde varlığını sürdürmüş fakat işlevi gözden kaybolmuştur. Bu
taşın işlevi Çinlilerden Müslümanlara kadar bir çok komşu milletin dikkatini ve
ilgisini çekmiş. İslam Halifelerinin bile peşine düştüğü bir nesne olmuş. Yada
taşı kültürü Türkler Müslüman olduktan sonrada devam etmiştir. Anadolu da
yağmur duaları ile benzerlikleri buradan geldiğini gösterir.
Her kavim için ölü gömme geleneği
o kültüre has ayırt edici bir özelliktir. Türklerde de bu özellik Çin
sınırlarından Avrupa içlerine kadar her coğrafyada aynılık gösterir. Bazı
uygulamalar halen günümüzde dahi devam etmektedir. Daha önce Türklerin ölü
gömme gelenekleri hakkında bilgi vermiştim. İleride birkaç kitapta bunlar
üzerine ayrıca durmayı düşünüyorum. Yazar bu konuda uzunca bu konu üzerine
değinmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder