22 Kasım 2020 Pazar

İki Kültür

 

 

Eski düşünürler multidisipliner olarak çalışırlardı. Yunan ana karasından Asya'ya kadar gitseniz durum aynıydı. Düşünürler felsefe, tarih, astroloji, matematik, geometri ve fen bilimleri ilgi duyarlar ve bilirlerdi. 19.yy da bilim hızla gelişmeye başladı. 19.yy kadar üretilen bilgi artık günümüzde günlük olarak üretilmekte. Bu  kadar fazla bilginin meydana çıkması ile insanlar bilim dallarının alt bilim  dalında artık uzmanlaşmaya başladılar. Bir bilim dalın tüm bilgiye hakim olmak artık imkansız hale geldi. Zamanın da Heredot'un yazdığı Tarih kitabı o zamanın tarihini kapsıyordu. Günümüzde o zaman dilimini de yaşamış Persler, Yunanlılar, Anadolu Uygarlıkları, Orta Doğu medeniyetleri hakkında bir çok alt bölümler oluşmuş ve bilgi birikimi yüzlerce kitabı aşmıştır. İnsanlar doğal bilimleri yada sosyal bilimler konusun da uzmanlaşmaya başladığında aslında artık bilgisizlikleri de artmaya başladı.

 Bu kitap da ki fikirler C.P.Show tarafından ilk olarak Rene konferansında  sunuldu. Daha sonra kitaplaşarak batı entellektüel toplumunda okundu ve tartışıldı. C.P.Show fikirlerini ortaya koyduğunda bilim insanları tarafından çok sert tepkilerde aldı. Fikirlerini özetlemek için kısa bir soru sorar iki kesime; doğa bilimleri alanında çalışanlara hiç  Shakespeare'in bir eserini okudunuz mu? Sosyal bilimlerde çalışanlara termodinamiğin ikinci yasasını biliyor musunuz?  Bu fikirlerin aslında doğru olduğunu düşününler de çıktı. Bunları kendi eğitim sistemine katanlar ve bilim-sanat konusunu birleştirerek daha iyi verim sağlamayı amaçlayan topluluklar meydana geldi. Show'un demek istediği bilim insanlarının bir edebi eser okumadığı ve edebiyatçılarında doğal kanunları hakkında bir bilgileri olmadığını savunur. Show "Bu iki duyu birbirinden ayrıldığında o zaman hiçbir toplum bilgelikle düşünmeyecek" der. Üniversitelerin verdiği tek taraflı eğitim insanları farklı dallarda bilgi edinmesine engel olmakta. Bu sorun dünyanın en iyi üniversitelerinde bile geçerli olan bir sorundur. 

   Show'un bahsettiği bu sistem aslında Türkiye'nin ilk yıllarında denenmek istendi.  Bunun içinde çalışmalarda yapıldı. Eğitim hayatı boyunca öğrenciler belli bir düzey bilimsel veriye hakim olacak, bunun yanında edebiyat, tarih, coğrafya vb sosyal bilimleri de öğrenecekti. Bunun için İş Bankası klasikleri dilimize çevirdi ve okunmasını sağladı. Daha ileri  giderek Köy Enstitüleri açılarak donanımlı bireyler yetiştirme yoluna gidildi. Fakat dönemler geçtikçe eğitim sistemimiz bozuldu. Günümüzde de bilimden bir haber, algılama yetisi bozuk, kitap okumayan, çevresindeki olayları analiz edecek mantığı yürütemeyen bireyler ortaya çıktı. Bizde bu eleştirilere bakarak kendi genel ve bireysel eğitimizi şekillendirmeliyiz. 

Kitap İngiliz kültürü ve eğitimini eleştirse de bizimde kendimize bakarak çıkarmamız gereken dersler var. Show İngiltere'yi  Amerika ve Rusya ile kıyaslardan aslında onun yaptığı eleştirileri kendimiz içinde düşünmeliyiz. Kitap artık yayınlanmayan Tübitak bilim kitapları zamanında yayınlananlardan. Okumanızı tavsiye ederim. Benim yıllardır aradığım bir soruya cevap oldu. Sizin de ufkunuzu açacaktır. 

 

15 Kasım 2020 Pazar

Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Tarihi Devamlılık


Bir  önceki Zümrüt Ayna kitabında Celal Şengör'ün Türk Modernleşmesi  hakkında iki makaleyi size okumanız için tavsiye etmiştim. Bir devletin düştüğü durumu görüp, kendisini düzeltmeye çalışmasını anlatıyordu. Vahdettin Engin'in bu kitabı da bu konuyu daha  da açarak bize son dönem Türk Modernleşmesi ve Türk devletinde ki devamlılığın nasıl olduğunu anlatmakta.

Daha önce Atsız'in Tarih, Kültür ve Kahramanlar kitabındaki makaleden bahsetmiştim. Aslında Türk tarihi bir devamlılık içinde sürdüğünü ve iki devletin var olduğunu Atsız bu makalede belirtir. Bunlarda bir tanesi Batı Türk Devleti, diğeri Doğu Türk Devletidir. Vahdettin Engin'de Türk devlet tarihindeki devamlılığı bu görüş üzerine temellendirerek bize anlatmaktadır. Türk tarihine geniş bir şekilde baktığınızda da aslında  sürekli bir devamlılığın olduğunu sadece hanedan değiştiğini göreceksiniz. 

Türkiye de artık kronikleşmiş bir fikir sakatlığı mevcut. Yazar kitap da  buna da değinmekte. Bazı kesimler Osmanlı imparatorluğunu yere göğe sığdıramayıp, Cumhuriyet devrini yermesi.  Bazı kesimlerin Cumhuriyet dönemini göğe çıkartıp, Osmanlı İmparatorluğunu yermesi. Bu iki düşünce de çarpıktır, sakattır. Siyasilerin ve siyasi düşünceler ile kirlenmiş kişilerin ortaya attığı dayanağı olmayan tarihi fikirlerin peşinden koşmamak gerekiyor. Siyasi düşünceler ile kirlenmiş zihinler kendi görüşlerinin doğruluğunu kanıtlamak için sanal bir tarih yaratıp onu insanlara sunuyorlar. Gerçekten tarihi belgeler ile ve karşılaştırmalı okursanız bunların sunduğu tarihin gerçek olmadığını anlayacaksınız.

3.Selim şehzadeliği döneminde devletin kötü durumunu fark etmiş. Çözüm yollarını düşünmeye ve aramaya başlamıştı. Tahta oturduktan sonra ve Osmanlı-Rus  savaşında 120  bin Osmanlı  askerine karşı 8 bin Rus askerinin Osmanlı askerlerini bozguna uğratması 3.Selim artık işlerin eski düzen gidemeyeceğini anladı. Bunu üzerine ilk olarak orduda daha sonra devlet  işlerinde geliştirmeler yapmaya karar verir.  Bu düzenlemeler Nizam-ı Cedid isminde askeri ve devlet işlerinin daha modernleşmesi olarak yazar aynı isimle iki farklı kola ayırıyor. Nihayetinde devletin bu modernleşme çalışması belli yol alsa da 3.Selim'in öldürülmesi ile sekteye uğradı. Şuan kullandığımız kırmızı üzerine ay yıldız bayrağın kullanılmasını sağlayan ilk devlet başkanı da Sultan 3.Selim dir. 

3.Selim'in şehit edilmesi sonucu ardından gelen 2.Mahmut'da aynı düşüncede idi. Zamanını bekleyerek bir çok alanda modernleşme hareketi yaptı. Kendisi uygun zamanı bekleyerek kesin bir şekilde yenilikleri yaptı.  Bunun sonunda yaptığı yenilikler kalıcılık sağladı ve sonraki döneme geçti. Sultan Abdülmecid  aynı yolu devam ettirerek tanzimat ve ıslahat fermanlarını ilan etti. Osmanlı Devletinin gelişmesi bir yola girmişti fakat halen Avrupa devletlerinin gerisinde idi. Artık bireylerinde devletin gelişmesi gerektiğini savunan gruplar ortaya çıkmaya başladı. Bunlardan ilki Yeni Osmanlılar hareketi başladı. Bu hareket parlementer bir sistem ve anayasa istiyordu. I. Meşrutiyet'in ilanı ve ardından II. Meşrutiyet'in ilan edilmesi ile süreç devam etti. Bu süreçte tahta çıka Abdülhamit bir çok yenilik de yapmıştır. Abdülhamit'in açtığı okullarda yetişenler daha sonra ülkeyi kurtarmak için Milli Mücadeleyi başlatıp, Cumhuriyeti kuracaklardır. 3. Selimden itibaren başlayan devleti modernleşme hareketi uzun bir süreç alarak devlet yönetiminin cumhuriyet sistemine geçmesini sağladı. Cumhuriyet ilan edildikten sonra yapılan inkılap hareketleri ile modernleşme çalışmaları devam etti.

Osmanlı İmparatorluğundan Türkiye Cumhuriyetine doğal olarak bir çok kurum devamlılığı sağladı. Kitap da bu süreci Vahdettin Engin detaylı ve sade bir dille anlatıyor. Bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Tarih kulaktan dolma bilgilerle değil kitaplarla, belgelerle öğrenelim. 

İnkılaplar ile başlayan modernleşme hareketi çok partili sisteme geçtikten sonra sekteye uğradı. Benim kanımca Türkiye halen modernleşme sürecinin içinde. Tarihten ders alıp bu süreci hızlandırıp Atatürk'ün dediği gibi Muasır medeniyetlerin ötesine geçmesi gerekiyor. Yoksa Osmanlı imparatorluğunun yaşadığı sıkıntıların aynısın biz tekrar yaşarız.


1 Kasım 2020 Pazar

Zümrü Ayna

 


Celal  Şengör'ü tv kanallarında bilim ve tarih   konularını takip edenler bilir. Kendisi ülkemizin nadide bilim insanlarından bir tanesi. Bilim kariyeri olarak aslında olması gereken fakat  Türkiye'de ki üniversite akademisyenlerin vasatlığı görününce kendisini ister istemez daha  yükseklere çıkarıyoruz. Kendisinin bilim kariyeri olarak  yine de yükseklerde bunu yanlış anlamayalım. Yaptığı çalışmalar, aldığı ödüller, çalıştığı kurumlar ve akademik yayınları ile Türk  bilim insanlarını temsil etmekte. 

Artık günümüzde bilim insanları olsun, özel sektörde çalışanlar olsun bir konuda uzmanlaşmayı, sadece o konu hakkında bilgi edinmeyi tercih ediyor. Günümüzde bilgi miktarının her geçen gün artığı bir çağda bu kabul  edilebilir  görünüyor. Fakat insanların bir konuda uzmanlaşması bilginin ve teknolojinin artığı bu devirde diğer konularda fazlaca cahil kalmalarına neden oluyor. Kişi kendi mesleği konusunda uzman olmalı, bunun yanında bir iki konuda da bilgi edinmelidir. Tıpkı eski bilginler gibi. Size onları tanıtırken matematik, felsefe, tarih, astronomi vs konularda bilgi sahibidir derler. Celal Şengör de kendi uzmanlık alanı dışında bir çok konuda bilgi sahibi bilim insanlarından. Bunların içinden bir tanesi de tarih.

Celal Şengör'ün bu kitabı Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisinde 1999  yılında yayınlanmış  makalelerinden oluşmakta.  Makalelerin konusu bilim ve düşünceler üzerine, kişiler, tarih, olayları içeren çeşitli makaleler bulunmakta. Makale şeklinde toplanmış kitaplar genelde fazla aklımda kalmaz nedense fakat burada  iki makale dikkatimi çok çekti. Anlatım şeklide hoşuma gitti. Daha önce anlatılan olay örgüsünü tarihin içinde hiç bu şekilde okumamışsınızdır. 

Tarih içinde ki olayların ansızın olmadığını bazı olayların zaman içinde gelişerek sonlandığını görürsünüz. Osmanlı İmparatorluğu Avrupa devletleri karşısında teknik olarak geriye düşmesinden sonra bazı Padişahlar çözüm yolu aramaya başladılar.  Sultan 3. Mustafa'nın kurduğu imparatorluk deniz mühendislik okulu sonraki padişah 3. Selim tarafından devam ettirilip imparatorluk kara mühendislik okulu, daha sonra daha modern Nizam-ı Cedid birliğini kurdu. Fakat  yeni  çeriler ve yobazların isyanları sonucu padişah şehit oldu. 3. Selim'in başlattığı yoldan giden Sultan Mahmut daha kararlı ve azimli yol izleyerek amca oğlunun karşılaştığı sorunları kesti attı. 1795'de başlayan yenilenme çalışmaları başlangıcı bu kitaptaki makalede bulunuyor. 

2.Mahmut çok genç  yaşta padişah oldu. Kendiside 3.Selim  gibi  yenilenme taraftarıydı. "Avrupa'ya benzemezsek Asya'ya çekilmeye mecbur kalırız" demişti. Fakat  kendisinin tahta geçtiği zaman yenilik hareketlerini devam ettirmeye müsait değildi. 3.Selim'in başına gelenleri çok iyi biliyordu. Dönemin alimlerinin yoldan çıktığı, devlet düzeninin  bozulduğu, her işte rüşvetin döndüğü, yeni çetelerin haraçgüzar olduğu, paşaların bölgesel tiranlara dönüştüğü dönemde  isyanlar ile boğuşan 18 yıl sonunda yaptığı hazırlıklar bitince yeni çerileri ve onlarla birlikte çürüyen yapıyı yıktı. Top  ateşiyle yeniçerilerle  birlikte ocağı yok etti. Önünde engel kalmayınca yenileşme hareketlerine başladı. 1975 de başlayan yenileşme hareketini  Mustafa Kemal Atatürk  1923 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisini açtıktan sonra inkılap hareketleri  ile devam ettirdi. Fakat yine tarih tekerrür etti. Alimlerin dejenerasyonu, yobazların artması, devlet düzeninin bozulması, dış güçlerin devlet işlerine karışmasına izin verilmesi sonucu yenileşme hareketi sekteye  uğradı. Tarihi olayların zaman içindeki olay  örgüsü gelişmesi ne kadar zaman aldığını gösteriyor bu iki makale bize. Aslında 1795'de başlanan bir hareketin zaman içinde nasıl geliştiğini, ne gibi zorluklar çıktığını  ve nasıl başarıldığını gösteriyor. Bu bakımdan çok önemli.

Diğer makalelerde benim ilgimi çeken Ömer Hayyam üzerine olan. Kendisi matematik üzerine  olan etkisi meşhur. Yine Osmanlı zamanında kaybolmuş bir mucit Lagari Hasan Çelebi ilk deniz altıyı yapan kişi. Ama ne yazık ki o dönemde ilgi ve devam gelmeyince tarihte kaybolmuş. Kimse de  bilmiyor, aynı Takuyittinin bir zamanlar ki gözlem evi gibi.

Son olarak akılında kalan Atatürk'ün başlattığı Türk Tarih Tezi hakkında. Bir görüşü körlemesine takip etmek demek bağnazlıktır. Günümüzde Atatürk'ün bazı çalışmalarını ve fikirlerini yeterli araştırma yapmadan körü körüne takip edenler var. Onu anlamak yerine inanmayı tercih ediyoruz. Türk  Tarih Tezi güzel çalışmalara vesile olsa da ilk ortaya atıldığı zaman yeterli çalışma yapılamamış. Bu nedenle Atatürk tarafından eğitimden çekilip bilim adamlarının daha fazla üzerinde araştırma yapmasını tavsiye etmiştir. Kendisi de o zaman ki veriyi yeterli bulmamıştır. Bunda dolayı hala yayınlanan Türk Tarih Tezi kitabını doğru addetmek yanlıştır. Bu aynı Mu Kıtası olayına dönüşmüştür. Bu konuda da yeterli kanıt olmadığı için anlatılanlar kabul edilmiyor. Atatürk'ün sözlerini takip edin. " Eğer bir gün benim sözlerim bilim ile ters düşerse bilimi seçin." 

Kitaptaki makaleler kısa kısa fakat bilgi bakımından doyurucu. Her birinde farklı şeyler öğreniyorsunuz. Makale tarzı kitaplar konuların hepsi benim aklımda kalmıyor. Okuyucuya göre bu değişebilir. Bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Bir makalede ki konu sizi etkileyebilir, merak ettirebilir, bir kitaba yöneltirse bile bu güzeldir. 

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...