Daha önceki yazımda da Troya hakkında Türkçe pek kitap olmadığını söylemiştim. Yazar daha önce Hititler üzerine olan kitabını okumuş ve hoşuma gitmişti. Troya yazılı kaynak bulunmadığı için kitap genellikle arkeolojik buluntuların yorumlanması üzerinden gitmekte. Kitapta ilk olarak Troya'nın bulunma öyküsü yer almakta. Troya kalıntılarını bulan H.Schliemann'ın hayatı ve bu kalıntıları nasıl bulduğu üzerine değinilmiş. Bazıları için kahraman bizim için ise bir hırsız olan bu zat. Agememnon Mezarı kitabında zaten H.Schliemann'ın Troya kazılarını yaptığını anlatmıştı. Aynı şekilde bu kitapta da kazı alanına nasıl zarar verdiği, çıkardığı buluntuları kendi kafasına göre tarihlendirdiği ve tutarsız hikayeler kurarak gerçekliği çarpıttığı anlatılıyor. Troya'yı bulması ile halen bir kahraman gözüyle bakılan H.Schliemann, buluntuları ince bir titizlikle yurt dışına kaçırmayı da unutmuyor. Daha sonra ise Troya kalıntılarını ele alacak kişi ise H.Schliemann'ın yakın arkadaşı ve karakter olarak tam zıttı bir kişi. Bilimsel bir açıdan değerlendirmeler, titiz kazılar yapan Wilhelm Dörpfeld oluyor.
Kazılar ilk yapılmaya başlandığında H.Schliemann İlyada'da okuduğu efsanevi şehri ararken aklına uzun yıllar üzerinde sürekli yaşamın bulunduğu bir şehir beklemiyordu. Şehrin 9 katmandan oluştuğunu keşfeden W. Dörpfeld oldu. Troya 3500 yıllık tarihi boyunca 20 metre ilk başlangıç notasında yükselmiş. Her yeni yerleşim bir öncekinin üzerine kurulmuş.
Troya II MÖ 2500-2200
TroyaIII MÖ 2200-2050
TroyaIV MÖ 2050-1900
Troya V MÖ 1900-1800
Troya VI MÖ 1800-1300
Troya VII MÖ 1300-1100
Troya VIII MÖ 700-35
Troya IX MÖ 85 MS 4
Troya'ya ilk yerleşenlerin kimler olduğu bilinmiyor. Bu grubun denizden mi buraya yoksa karadan mı geldiği tam belirlenememiş. Şimdilik kazılardan en eski izler MÖ 6000 kadar gidilebilmiş. Troya I zamanında daha önce ufak köy yerleşimlerini gölgede bırakacak bir şehirleşmeye rastlanmış. Bu tarihte ilk savunma duvarının yapılmış. Troya her dönemde farklı grupların etkileri arasına girmiş yada başka gruplar onu yeniden inşa etmişler. Bu dönemler arasında bulunan keramikler, boyamalar, ölü gömme şekilleri, yapılar gibi bir çok şey dönemler arasında farklılık göstermiş. Bu dönemler arasında bilim insanları umutla yazılı bir kaynak çıkmasını ummuşlar fakat sadece bir mühür bulundu şimdiye kadar. Kendi çağında çevresindeki medeniyetlerin yazı kullanmalarına rağmen Troya da yazılı belgelerin bulunmaması ilginç tabi. Bu bulunan yazıda helence olmadığını belirtelim. Yunanlılar kendi sahte tarihlerini yaratmak için ellerinden geleni yapıyorlar çünkü.
Şehir bir kaç defa baştan yıkılıp tekrar yapıldığı için Troya ile Miken arasındaki, İlyada da bahsi geçen efsanevi savaşın ne zaman olduğu tam olarak belirlenememiş. Troya II döneminde Troya Savaşı'nın olduğu düşünülse de Helenlerin Miken'e MÖ 1900'larda geldiği kanıtlandığı için bu tarih göz önünde alındığında ve Mikenlilerin MÖ 1400'lerde ticaret kolonilerini geliştirdikleri dönemde Troya VI'nın en görkemli kalenin bu dönemde inşa edilmiş olması savaşın bu dönemde olma olasılığını getiriyor. Troya VII döneminde bir kez daha bir yıkım yaşamış şehir. Fakat o dönemde tüm medeniyetler bir çöküş yaşamışlar. Miken, Hitit, Adaların çoğu bu dönemde yıkıldılar. Mısırlılar yıkımdan kurtulan tek medeniyet oldu. Arkeologlar bu yıkıma sebep olan kavime deniz kavimleri demekteler. Bu deniz kavimlerini de Troya konusundan sonra inceleyeceğim.
Troya daha sonra İonlar, romalılar ve başka kavimlere ev sahipliği yapsa da eski gücüne ulaşamadı. Roma devrinde tekrardan yapılarak bir kutsal mekan haline getirildi. Daha sonra yıkılarak unutuldu.
Kitapta ilgimi çeken bir konuda atlar üzerine bir makale bulunmakta. Neden atlar ilgimi çekti derseniz Türk tarihinden dolayı hep merak ettiğim bir husus Türkler ne zaman süvari halinde savaşmaya başladıkları. Eski çağlarda atlar kullanılsa da savaş arabalarını çekme ve taşıma amaçlı kullanılıyordu. Atlı savaşçılar daha doğmamıştı o dönemde. Fakat daha önce bahsettiğim Hurrilere ait atların nasıl yetiştirileceğine dair bir tablet ele geçirilmişti. Atları araştıran kişi ilk süvarilerin Hunlar döneminde çıktığını söylese de yanlışı olduğu düşünüyorum. Urartular ve İskitler zamanında atlı süvariler bulunmakta idi. Atlar konusunu Türk tarihi içinde kaynak buldukça araştıracağım.
Kitap Troya hakkında bir araştırma kitabı. Yazar Çanakkale'ye gelerek buradaki Troya kazılarını yöneten bilim insanları ile konuşmuş ve bilgi almış. Yoğun arkeoloji geçtiği için kitabın içinde bazı yerler sizi sıkabilir. Fakat Troya hakkında geniş bilgiler edinmenizi sağlayacak bir eser. Arkeolojik buluntuları anlatsa da bu sayfalar arasında ne olduğunu güzel anlatıyor. Fakat yazar bazı yerlerde Avrupa görüşünü aşamamış. Kitabı okurken çok üzüldüğüm bir nokta oldu. Kazıların sürdürülmesi bağış yolu ile devam ediyormuş. Bizim için çok üzücü ve utanç verici bir durum. Umarım milli parkın sınırlarının genişletilmesi, Troya müzesinin inşa edilmesi ve maddi destek sağlanır devlet tarafından. Troya hakkında bilgi edinmek isteyenlere bu kitabı tavsiye ederim.
Troia üzerine yazılan en güzel kitaplardan birisidir.
YanıtlaSilDiğer kitapları daha okumasan da bu eser iyi bir araştırmanın ürünü olduğu belli oluyor gerçekten.
Sil