Buzul çağının M.Ö. 12000'ler de bitmesi ve dünyanın
ısınması ile birlikte insanlar artık belli bölgelerde yerleşik hayata geçmeye
başlamışlardı. Yapılan bir çok çalışma dünyanın belli bölgelerinde çeşitli
kültürlerin oluşmaya başladığını gösteriyor. Şans eseri bir köylünün sabanına
takılan kaya parçası ile keşfedilen bölge, daha sonra kazıların yapılmaya
başlanması ile çok farklı bir yapı ortaya çıktı. Dünya da benzeri olmayan ve
eski yapıların hepsinden eski olan dünyanın ilk en eski mabedi keşfedilmiş oldu.
Yapılan
karbon testleri sonucunda Göbekli Tepenin MÖ 9000-10000 yılına ait olduğu
saptanmış. Göbekli tepenin kazı işlerinden sorumlu Klaus Schmidt buldukları
katmanın orta katman olduğunu ve daha MÖ 12000 lere inemediklerini belirtiyor.
Göbekli tepe zaman içersin de kurulduğu zamandan itibaren belli periyotlar ile
toprak ile örtülmüş. Daha sonra üzerine daha küçük mabet modeli yapılmış. Bu şekilde
oluşan höyük üzerine kurulan her yapı 1000 yıl içersin de tekrar toprak ile
kaplanmış ve yine üzerine bir öncekinin daha küçük modeli yapılmış. Böyle
ilerleyen dönem içersin de artık ilk yapılan mabedin artık çok küçüğü ve içinde
T şeklinde 12 m'lik kayaların olmadığı mabetler ortaya çıkıp yok olmuşlar.
Klaus
Schmidt’in kazı bölgesinde yaptığı yer taramaları sonucunda bölgede ortaya
çıkan 4 mabedin yanı sıra 14 civarı daha mabet olduğu anlaşılmış.
Kazı çalışmaları sonucunda göbekli tepenin
bir yerleşim yeri değil. Bir kült merkezi olduğu anlaşılıyor. Aynı dönemde aynı
bölgede bulunan yerleşim yerleri biliniyor. Fakat göbekli tepede bulunanlar
yerleşik kültürün oluşturduğu bir yer olmasından ziyade bir ibadet yeri olarak
gözüküyor.
Mabetlerde
bulunan etrafı yüksek duvarlarla çevrilmiş, duvarların çevresinde 12 tane 4-6m
uzunluğunda 40 ton ağırlıklı kireç taşından T şeklinde dikili taşlar bulunmakta. Yuvarlak şekilde olan tapınağın
ortasında ise yine 2 tane T şeklinde taş bulunmakta. Kireç taşının çıkarıldığı
yer tapınaktan 2 km uzakta olduğu tespit edilmiş.
Büyük ve
ağır yapıların yıllardır nasıl eski medeniyetler tarafından taşındığı bir
sırdı. İnsanın şimdiki makinelerle bile taşıyamayacağı ağırlıktaki sütunlar,
taş bloklar ve heykeller eski medeniyetler tarafından yapılmıştı. Thor
Heyerdahl Paskalya Adasındaki bir deneyde 180 kişi, ağlar ve ağaçtan fıçılarla
12 ton ağırlığındaki bir heykeli arazi üzerinde çekerek götürmüşlerdir.
Paskalya Adasında bulunan heykeller 100 tona kadar ulaşan büyük heykellerin
taşınması için 500 ile 700 arası kişinin çalışması gerektiği hesaplanmıştır.
Göbekli tepede ortaya çıkarılan tapınaklar 4
formdan oluşuyor. Bunlara A-B-C-D diye ifade etmişler. Genel yapı ve ortak olan
tapınağın merkezinde bulunan T şeklindeki sütunlar. Tapınakların çatısı
bulunmuyor. Klaus Schmidt T şeklindeki sütunların insanları
tasvir ettiğini düşünüyor. Bu sütunların üzerinde insan kol ve elleri kabartma
şeklinde bulunmakta. Bunun yanında bu sütunların üzerinde domuz, turna,
örümcek, öküz kabartmaları da mevcut.
Bugüne dek insanların gelişiminin avcı- toplayıcı
toplumların toprağı ekip mahsul toplamayı keşfetmeleri sayesinde yerleşik tarım
toplumlarına dönüştüğünü düşünülüyordu. Yerleşik hayata geçen insanoğlunun
burada inancı bulması ve ardından mabetler inşa etmesi, yerleşim yerlerinin
şehirlere uzanan bir gelişim izlemesi gerektiği düşünüldü. Fakat Göbekli tepede
bulunan yapı ile insanların tarım toplumu olmadan önce tinsel bir inanca sahip
olduğu ve mabet yaptıkları ortaya çıktı. Daha sonra insanların tarımı
keşfetmesi ve tarım toplumu haline geldiği bulundu. Bunun yanında bu yapı Mısır piramitlerinde
7500 yıl, İngiltere de ki Stonehenge’den 7000 yıl önce inşa edilmişti.
Yapılacak kazılar ve araştırmalar insanoğlunun tarih içindeki gelişimini daha
çok aydınlatacaktır.
Prof.Dr.Klaus Schmidt
okumak istediğim bir kitabı okumuşsunuz harika bilgiler edindim yorumunuzdan çok teşekkürler
YanıtlaSilBu konuda ilk elden bilgi edinmiş oluyorsunuz bu kitabı okuduğunuz zaman. Fakat bahsettiğim gibi daha kat edilecek çok yol var ve kazılacak yerler mevcut. Yer analizlerinden de belli olduğu gibi şimdiye kadar kazı yapılan yerlerin dışında bir çok dairesel mabet alanları bulunuyor. Bu konuda Türkiye de yayınlanmış tek eser o yüzden önemli. Okumanızı tavsiye ederim.
Sil