13 Mayıs 2016 Cuma

Mikrobun Keşfi



Kitabı daha önce D&R'da görmüş ve almak istemiştim. Sonra geldiğimde kitabın bulunmaması sebebiyle bende fuarda aldım kitabı. Bu sene artık tüm Tübitak kitaplarını okumaya karar verdim. Bundan dolayı daha bol bilimsel kitaplar göreceksiniz blogda. Bunun yanında tabi diğer yayın evlerinin kitaplarıda olacak.

Mikroklar günümüzde artık bilinsede 18. yy'da Avrupada bilinmeyen organizmalardan. Bir çok hastalığa neden olmaları ve bunlara karşı ne işlemler uygulanacağı artık biliyoruz. O dönemde Avrupa'lı doktorlar hastalıkların başka sebeplerde aramaktalar. Bunlar hava şartları, sitres, vicut sıvıları gibi etkenler olabiliyor. Her bireye göre farklı şekilde yorumlanan hastalık nedenleri kendilerine göre yöntemler ile tedavi edilmeye çalışılıyor. Bu yöntemler aslında o kadar geri ki ne kadar karanlıkta olduklarının göstergesi. Kitap birde Avrupa üzerine durmuş hastalıkların ve miktrobun keşif aşamasını. Halbuki doğuda bazı hastalıklar bu kadar şiddetli görülmüyor. Aşılama yöntemleri ve temizlik işlemleri ile önleniyordu. Bu bakımdan aynı dönem içinde daha üstündü. Mikroskobun keşfi ile artık daha küçük boyutlarda ki nesnelerin incelenmesi, daha yakından cisimlere bakılabilmesi mikrobun keşfinde ufak bir başlangıç adımı sağladı. Bundan sonra hızlı bir şekilde ivmelenen araştırmalar, deneyler, teoriler bir birini izledi. Daha mikrobu keşfetmeden bazı hastalıkların nedenleri ve onlara karşı önlemler bulunmaya başlandı. Daha sonra mikropların keşfi, onların bilimsel şekilde incelenme yöntemlerinin bulunması gibi bir çok aşamadan ve denemeden geçerek Avrupayı kırıp geçiren, ölüm olanları yüksek olan bir çok bakteriyel hastalığın tedavisi bulundu. 

Mikrobun keşfi kitabı evren gibi ilginç bir konu değil. Ama bilimin nasıl ilerlediğini görmeniz adına çok güzel bir eser. Her gelen bilim adamının bir tuğla koyarak ortaya çıkardığı bina en sonunda mikrobiyoloji biliminin temelini atmıştır. Bunun içinde bilimsel rekabet, sonu gelmeyen deneyler, sorunlara yaklaşımlar, yeni deney düzeklerinin kullanımı gibi bilimsel açıdan bir çok yenilik görüyorsunuz. Bilim insanlarının ortaya çıkan sorunlar karşısında nasıl davradıklarını görmek içinde güzel bir eser. Bu kadar ufak ve bize göre basit canlıların insan gibi karmaşık bir biyolojik varlığı hasta etmesi başka ilginç bir konu. Hastalıkların, aşının, pastorize etmenin ve yeni metotların nasıl geliştiğini görüyorsunuz. Konusu bakımından çok özel ve ilginç olan bu ufak eser merak edenlere tavsiye ediyorum. 

8 Mayıs 2016 Pazar

Türklerin ve Moğolların Eski Dini



Türk Mitolojisini başlığı genel olarak artık sonlandığı için Türklerin İslamdan önceki Dini inançları üzerine okumaya başladım. Bu konu da Türk Mitolojisi gibi üzerine çok araştırma yapılmayan ve karanlıkta kalmış bir husus. Ayrıca bir çok karmaşa bulunmakta, Türklerin eski dini Şamanizm mi yoksa Gök Tengri inancı mı? Gibi soruları da okuduğum kitaplarda başlıca araştırma konusu olacak. 

Türk Mitolojisi başlığında Jean-Paul Roux'un Türk Mitolojisi kitabını geç bir zamanda okuduğum için bana bilgi bakımından az gelmişti. Bundan dolayı ana kaynakları okumadan bu sefer bu yazarı en önde okumanın daha iyi olacağını düşündüm. 

Konuyu altı ana başlık altında inceliyor yazar. Çeşitli araştırma yöntemlerinin verileri ile bize sunduğu din tarihine genel bir aktarımı var. Daha sonra hemen Şamanizm konusuna giriyor. Türklerin eski inanıcının şamanizm olduğu kanısı çoğunlukla yaygındır. Ama yanlış bir bilgidir. Şamanizm konusuna geniş olarak bu konudan sonra girecek olsam da kitaplarda geçtikçe de değineceğim. Şaman isminin genel kabule göre Tunguz kökenli olduğu ve Türklerin, Moğolların buna Kam dedikleri bilinmekte. Şamanizm bir inanç yerine bir aracı kurum, yazarda buna değinmiş. Gök Tengri, ruhlar ile normal insanlar arasında bir aracı. Bunun üzerine yaptığı ayinler, giyimleri, türleri, eşyaları üzerine duruluyor.

Türklerin eski dinini araştırırken çoğu uygulama ve inanç Türk Mitolojisinde gördüklerimizin aynısı olarak karşımıza çıkıyor. Bunun nedenlerinden biri eski çağ topluluklar için Mitoloji, din ile aynı şeyi oluşturması. Dinler daha sonra Mitolojilerden çıkarak daha kapsamı küçük özerk inançlar haline geliyorlar. Bundan dolayı Türk Mitolojisinden uzaklaşmak mümkün olmuyor. Yazarda bunu olguları incelerken, daha önce Mitolojide okuduğumuz bir çok konuyla karşımıza çıkıyor. Kitapta bazı konulara geniş yer verirken, bazı konulara çok az yer vererek geçmiş. Türk Mitolojisinde farklı yerlerde karşımıza çıkan konuları bir başlık altında toplayıp bize sunması bazı konular için güzel olmuş. Gök Tengri ve ongulara çok az yer verirken, vücut bulma (doğum) çok geniş şekilde işlemiş.

Kitapta özellikle not aldığım bazı hususlar onları da aktarmak isterim. Toplum yapısı zaman içinde ve yaşadığı bölgeye göre değişiyor. Fakat Türklerin tarih boyunca gösterdikleri karakter özelliklerinin bazıları değişmiş, bazıları yerlerinde kalmış, bazıları da şekil değiştirerek yaşamaya devam etmiş. Eski Türklerde (Hunlarda) insan öldürme, ırza geçme, şiddetli saldırı, hırsızlık toplum içinde suçlardan sayılırdı. Zinanın cezası hadım etmek sonra ikiye bölmektir. Oğuzlar zina  yapan kişiyi ağaca bağlayarak yada iki ata bağlayarak kol ve bacaklarını koparırlardı. Bu tür adalet ugulamaları bulunmakta. Daha bir çok kadınla ilgili uygulamaları olsada asılsız iffetine suçlama ve izinsiz bir kadının çadırına girme, bulunmada bu cezalar uygulanıyor.Arap kültürünün işin içine girmesi ile birlikte, yüksek kültür bozulmaya başlamış. Benim her zaman nedenini merak ettiğim bir husus var. Eski Türklerde savaşta ölmeyi büyük onur sayarken, hastalıktan ve yaşlılıktan yatakta ölmeyi büyük onursuzluk sayarlardı. Bu özelliğin şimdi değişmesi beni derinden üzer ve nedenini daha bulmuş değilim. Günümüzde eski geleneklerimizde bir çoğu farklı şekillerde devam etmekte. Bunu biz artık hayatımızın bir parçası, geleneğimiz ve dini bir görev gibi uygulamaya devam ettiriyoruz. Bunlardan bir tanesi de bir kişi öldükten sonra yog adı verilen yemek, şenlik düzenlenmesidir. Bu olay şekil değiştirerek günümüzde de devam etmiş. Biri öldüğü zaman arkasından helva ve yemek dağıtmak olarak sürmüştür. Çoğu zaman duyduğumuz 3,7,40 rakamları vardır. 3ler, 7ler, 40lar diyede geçer. Dinin içine şekilde değiştirerek girsede eski bir Türk geleneği ve inancıdır buda. Bu rakamlar Türkler için önemli ve bir kişi öldüğü zaman günümüzde nasıl 7sinde 40kında kuran okutup yemek veriyorsak, eski Türk inancında da yog uygulaması vardır. Türk kültürü öyle bir şeydir ki Türkler çeşitli dinler seçsede, çeşitli kültürlerden etkilense de, farklı coğrafyalara gitse de özelliğini her zaman muhafaza etmeye devam etmiş. Yazar Türklerin islam dinine geçtikten sonra bu inançlarını ve kültür öğelerini sürdürmelerini iki yüzlülük olarak değerlendirmekte.

Kitap Türklerin ve Moğolların eski inancını atlamak üzerine bir izlenim verse de genel olarak Moğollar üzerinde daha fazla durulmuş. Cengiz Han'dan ve o dönemdeki inançlardan bahsetmesi sıkça dikkatimi çekti. Belkide daha yakın tarih olduğu için olabilir. Moğolları anlatırken genel bir anlatım seçerken, Türkleri anlatırken boyları ve toplulukları Türklerden ayrı bir kolmuş gibi anlatmasıda başka durumlardan bir tanesi. Bir husus Türklerde vardı, şu gruplarda da vardı diye devam ediyor bazı yerlerde. Oysa ki bu bahsettiği isimlerin menşeyi artık bir netlik kazanmıştır tarih bilimi içinde. Bunun yanında bazı yerlerde kendi yorumunu belirtirken bir kaynakta belirtmiyor. Bu bazen belirgin olurken, bazende belirgin olmuyor. Dikkat ederek okunursa sorun olacağını sanmıyorum. Türklerin eski inançlarını merak edenlere başlangıç kitabı olarak tavsiye ederim.



Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...